18 Mayıs 2016 Çarşamba

Hayal KIRIKLIĞı.., "Ahir ömrümüzde birden çok yaşamışızdır bu duyguyu!" Sıddık DEMİR

...Hayâl KIRIKLIĞI...
Sıddık DEMİR
Ahir ömrümüzde birden çok yaşamışızdır bu duyguyu.
İnsanın üzerinden kamyon geçmiş gibi oluyor.
Yaşayanlar bilir ve hemen her insanın da böyle tecrübeleri olmuştur.
Derler ya “Tecrübe: hayatta yenilen kazıkların toplamıdır.” İnsan, yediği kazıkların en unutulmazını çoğu kez en yakınlarında görür. Çünkü yakınlarına karşı savunmasız ve tedbirsizdir de ondandır. Dost bildikleri yakınlarıyla ikili ilişkiler neticesinde ortaya çıkan hayal kırıklıkları bazen bir gurup önderinden veya bir kuruluşun karizmatik liderinden zuhur edebilir.
            Bu yazıda nefsimizi de ilgilendiren iki unsurdan bahsetmek isterim.
Birincisi merhum Türkeş’tir. Öyle bir zaman vetiresinden geçtik ki kendilerini yetmiş sekiz kuşağı olarak tarif edenlerin içinde aktif olarak bulunduk. Askeri bir kesitle ülke gerçeğini daha objektif gördük. Mahpushanelerden yeniden değerlendirme nasip oldu. Bir ideal uğruna anamızdan atamızdan ayrı durmayı yeğlemiştik. Hayal edilebilecek ne varsa reel gerçekmiş gibi gerçekleşeceği ümidiyle yaşamıştık.
            Hani bir fıkra vardır komünist Rusya’da geçer.
Bir Rus muallim okulunu teftiş eden müfettişe içinde ‘komünist’ kelimesi geçen güzel bir cümleyi önceden öğrencisine öğretir. Müfettişin okulu teftişinde öğrencilere “İçinizden biri, içinde ‘komünist’ kelimesi geçen düzgün bir cümle kurabilir mi” dediğinde, muallimin önceden kurguladığı çocuk ayağa kalkarak “Müfettiş yoldaş, geçen hafta bizim kedimiz beşiz doğurdu. Yavruların hepsi de komünist” deyince müfettişin hoşuna gider. Aradan üç hafta sonra tevafuk ya yine aynı müfettiş aynı okula gelerek, yine aynı soruya parmak kaldırarak cevap veren çocuk “ Yoldaş müfettiş, üç ay önce doğan kedinin yavrularından hiçbiri komünist değil.” deyince ortalıkta buz gibi bir hava eser. Yoldaş müfettiş gittikten sonra muallim öğrencisine “Evladım, üç ay önce kedi yavruları komünist dedin şimdi ise değil diyorsun. Ne oldu da böyle fikir değiştirdiler.” deyince çocuk : “ Öğretmenim o zaman kedi yavrularının gözü kapalıydı şimdi açıldı da ondan.”  der.
            İşte böyle bir şey.
İnsanın bazen basireti bağlanır da gerçekleri göremez. Adeta efsunlanmış gibi man kurtlaşır. O dönemin milliyetçi genleri için Kürşad modeli önemliydi. Uzun saçlar, ucu çengelli ve yan taraftan aşağı inen bıyıklar tipik özellikti. Ama hiçbirimiz liderimiz Türkeş’in bıyığı var mı yok mu görmedik. Tıpkı milli görüşe mensup gençlerin kendilerinin sünnete uygun sakallarının önder olarak gördükleri merhum Erbakan’dan olup olmadığını görmedikleri gibi. Şimdi daha sakin ve ipotek altına alınmamış bir iradeyle görüyoruz ki merhum Türkeş’in çocuklarından hiçbiri bizim anladığımız idealistliğe uygun görünmediler. Hiçbiri ülkücü olmadı ve onlardan bazılarının çekmiş olduğu gerek maddi gerekse manevi cezaya muhatap olmadılar. Bohem hayatı yaşayan insanlardır. Bu tablo bile ona inanmış insanlara hayal kırıklığı yaşatmaz mı? Bu duyguyu içinde hissetmeyen insanlara “Yüzüne tükürsen yağmur zanneder” diye bir söz var ya, bu söze uygun kişiliklere sözümüz yoktur. Bir insanın özellikle de bir liderin kendi vitrini onun samimiyetinin göstergesidir.
Hayal kırıklığı bakımından bu bir.
            İkincisi Fetullah Gülendir.
Son dönemin Türkiye’sinde hiçbir muhafazakâr aile olmamış olsun ki bu din adamının öyle veya böyle, az veya çok kuruluşlarına yolları uğramasın. Öyle bir kadro oluşturmuştur ki gerçek niyetlerini görene aşk olsun. Yatırımın insana olması dürüst ve mütedeyyin kesimde hiçbir şüphe bile uyandırmamıştır. Sanki ellerinde Musa’ nın asası varmış gibi, yeni mektep mezunu yirmi, yirmi beş yaşlarında iki üç delikanlı yurt dışında hangi Ülkeye giderlerse bütün kapılar sonuna kadar aralanıyor ve kısa bir süre sonra devasa binalar yapılarak mükemmel bir alt yapıyla eğitime açılıyor. İngilizce eğitimin yanında göz boyayıcı Türkçe ile bir takım ritüellerle oluşturulan faaliyetlerin getirisi Türkiye’ye olan algı, Türk halkının büyük çoğunluğundan pozitif anlamda oluşmuşken bir hesap hatasıyla kendilerini ele verdiler. Ülkenin Başbakan’ının “One munite” çıkışına hiç de üzerine amade olmadığı halde taa ikamet ettiği Ülkede “Otoriteden izin alınmalıydı” gibi çıkışıyla niyetini göstermiş oldu. Siyasetçi olmadığı halde, siyasi bu kıvraklığın zuhurunu, bulunmuş olduğu Ülkenin siyasi menfaatlerine yönelik yaptığı anlaşıldı. Akabindeki mücadeleyle seçilmiş iktidara karşı en bayağı metotlarla başkaldırı durumu kendini imha eden akrebe benzedi.
            Bir akıl tutunması yaşandı.
Hasan Sabbah ın cennet fedailerine benzer bürokrasideki fedaileri kuyruğu sıkışanlar ait oldukları iradenin teminatı altına kaçtılar. Bu millet bir daha hayal kırıklığına uğradı.  Bizleri de çok yakından ilgilendiren Fetullah cemaati, içinde Başbakan’ın da bulunduğu koca bir milleti kandırdılar. Bizler bireysel anlamda zahiriye göre hükmederiz. Art niyetli insanların gidişatında sorumlu yetkililere bile tuzak kuran bu şebekenin oyunu kararlı bir iradenin karşısında bozuldu elhamdülillah. Çünkü Allah, tuzak kuranlara tuzak kurmuştur. Bu milletin kaderine hükmetmek isteyenlerin, sapı kendilerinde olan ormanın kırılmasını sağlayan balta misali Fetullah Efendiyi kullandıkları bugün itibariyle ortaya çıkmıştır. İşte ikinci hayal kırıklığım.
            Zannediliyor ki bir kişinin başlattığı gönüllülük hareketi öncelikle eğitim yoluyla dünyayı fethe memur edilmiş çağdaş misyonerlik, bu milletin kendi evlatları kanalıyla uygulanmaktadır. Savaşla yapılamayan fethin bu şekilde icra edilmesi her Müslümanın gururlandığı bir durumdu. Hele o ‘Türkçe olimpiyatları’ gibi dev organizasyonlar bir devletin bile yapabileceği, altından kalkabileceği, iş değildi. Ne oldu da harakiri yaptılar?.
            Akla şu geliyor.
Büyümelerine yardımcı olan irade “Yeter artık Türkiye’nin bu hali bize başka yol bırakmıyor, devreye girmelisin” diye düğmeye basması, onların ihanetine vesile oldu. Netice itibariyle yazık oldu onca yetişmiş kadrolara. Cemaatin yukarısındaki bir avuç ajanlarla tabandaki saf, temiz insanların aynı tutulması doğru değil. Temennimiz; hala ısrarlı olan tabandaşların bu gerçeğin farkına bir an önce varmaları. Allah bu millete bir daha bu türde hayal kırıklıkları yaşatmasın. Bir milletin içine giren bu türdeki tefrika ve fitnelerden uzak gelecekler nasip etsin.