...Hayâl KIRIKLIĞI...
Sıddık DEMİR
Ahir
ömrümüzde birden çok yaşamışızdır bu duyguyu.
İnsanın üzerinden kamyon geçmiş gibi oluyor.
Yaşayanlar bilir ve hemen her insanın da böyle tecrübeleri olmuştur.
İnsanın üzerinden kamyon geçmiş gibi oluyor.
Yaşayanlar bilir ve hemen her insanın da böyle tecrübeleri olmuştur.
Derler
ya “Tecrübe: hayatta yenilen kazıkların toplamıdır.” İnsan, yediği kazıkların
en unutulmazını çoğu kez en yakınlarında görür. Çünkü yakınlarına karşı
savunmasız ve tedbirsizdir de ondandır. Dost bildikleri yakınlarıyla ikili
ilişkiler neticesinde ortaya çıkan hayal kırıklıkları bazen bir gurup
önderinden veya bir kuruluşun karizmatik liderinden zuhur edebilir.
Bu
yazıda nefsimizi de ilgilendiren iki unsurdan bahsetmek isterim.
Birincisi
merhum Türkeş’tir. Öyle bir zaman vetiresinden geçtik ki kendilerini yetmiş
sekiz kuşağı olarak tarif edenlerin içinde aktif olarak bulunduk. Askeri bir
kesitle ülke gerçeğini daha objektif gördük. Mahpushanelerden yeniden
değerlendirme nasip oldu. Bir ideal uğruna anamızdan atamızdan ayrı durmayı
yeğlemiştik. Hayal edilebilecek ne varsa reel gerçekmiş gibi gerçekleşeceği
ümidiyle yaşamıştık.
Hani
bir fıkra vardır komünist Rusya’da geçer.
Bir
Rus muallim okulunu teftiş eden müfettişe içinde ‘komünist’ kelimesi geçen
güzel bir cümleyi önceden öğrencisine öğretir. Müfettişin okulu teftişinde
öğrencilere “İçinizden biri, içinde ‘komünist’ kelimesi geçen düzgün bir cümle
kurabilir mi” dediğinde, muallimin önceden kurguladığı çocuk ayağa kalkarak
“Müfettiş yoldaş, geçen hafta bizim kedimiz beşiz doğurdu. Yavruların hepsi de
komünist” deyince müfettişin hoşuna gider. Aradan üç hafta sonra tevafuk ya
yine aynı müfettiş aynı okula gelerek, yine aynı soruya parmak kaldırarak cevap
veren çocuk “ Yoldaş müfettiş, üç ay önce doğan kedinin yavrularından hiçbiri
komünist değil.” deyince ortalıkta buz gibi bir hava eser. Yoldaş müfettiş
gittikten sonra muallim öğrencisine “Evladım, üç ay önce kedi yavruları komünist
dedin şimdi ise değil diyorsun. Ne oldu da böyle fikir değiştirdiler.” deyince
çocuk : “ Öğretmenim o zaman kedi yavrularının gözü kapalıydı şimdi açıldı da
ondan.” der.
İşte
böyle bir şey.
İnsanın
bazen basireti bağlanır da gerçekleri göremez. Adeta efsunlanmış gibi man
kurtlaşır. O dönemin milliyetçi genleri için Kürşad modeli önemliydi. Uzun
saçlar, ucu çengelli ve yan taraftan aşağı inen bıyıklar tipik özellikti. Ama
hiçbirimiz liderimiz Türkeş’in bıyığı var mı yok mu görmedik. Tıpkı milli
görüşe mensup gençlerin kendilerinin sünnete uygun sakallarının önder olarak
gördükleri merhum Erbakan’dan olup olmadığını görmedikleri gibi. Şimdi daha
sakin ve ipotek altına alınmamış bir iradeyle görüyoruz ki merhum Türkeş’in
çocuklarından hiçbiri bizim anladığımız idealistliğe uygun görünmediler.
Hiçbiri ülkücü olmadı ve onlardan bazılarının çekmiş olduğu gerek maddi gerekse
manevi cezaya muhatap olmadılar. Bohem hayatı yaşayan insanlardır. Bu tablo
bile ona inanmış insanlara hayal kırıklığı yaşatmaz mı? Bu duyguyu içinde
hissetmeyen insanlara “Yüzüne tükürsen yağmur zanneder” diye bir söz var ya, bu
söze uygun kişiliklere sözümüz yoktur. Bir insanın özellikle de bir liderin
kendi vitrini onun samimiyetinin göstergesidir.
Hayal kırıklığı bakımından bu bir.
Hayal kırıklığı bakımından bu bir.
İkincisi
Fetullah Gülendir.
Son
dönemin Türkiye’sinde hiçbir muhafazakâr aile olmamış olsun ki bu din adamının
öyle veya böyle, az veya çok kuruluşlarına yolları uğramasın. Öyle bir kadro
oluşturmuştur ki gerçek niyetlerini görene aşk olsun. Yatırımın insana olması
dürüst ve mütedeyyin kesimde hiçbir şüphe bile uyandırmamıştır. Sanki ellerinde
Musa’ nın asası varmış gibi, yeni mektep mezunu yirmi, yirmi beş yaşlarında iki
üç delikanlı yurt dışında hangi Ülkeye giderlerse bütün kapılar sonuna kadar
aralanıyor ve kısa bir süre sonra devasa binalar yapılarak mükemmel bir alt
yapıyla eğitime açılıyor. İngilizce eğitimin yanında göz boyayıcı Türkçe ile
bir takım ritüellerle oluşturulan faaliyetlerin getirisi Türkiye’ye olan algı,
Türk halkının büyük çoğunluğundan pozitif anlamda oluşmuşken bir hesap
hatasıyla kendilerini ele verdiler. Ülkenin Başbakan’ının “One munite” çıkışına
hiç de üzerine amade olmadığı halde taa ikamet ettiği
Ülkede “Otoriteden izin alınmalıydı” gibi çıkışıyla niyetini göstermiş oldu.
Siyasetçi olmadığı halde, siyasi bu kıvraklığın zuhurunu, bulunmuş olduğu
Ülkenin siyasi menfaatlerine yönelik yaptığı anlaşıldı. Akabindeki mücadeleyle
seçilmiş iktidara karşı en bayağı metotlarla başkaldırı durumu kendini imha
eden akrebe benzedi.
Bir
akıl tutunması yaşandı.
Hasan
Sabbah ın cennet fedailerine benzer bürokrasideki fedaileri kuyruğu sıkışanlar
ait oldukları iradenin teminatı altına kaçtılar. Bu millet bir daha hayal
kırıklığına uğradı. Bizleri de çok
yakından ilgilendiren Fetullah cemaati, içinde Başbakan’ın da bulunduğu koca
bir milleti kandırdılar. Bizler bireysel anlamda zahiriye göre hükmederiz. Art
niyetli insanların gidişatında sorumlu yetkililere bile tuzak kuran bu
şebekenin oyunu kararlı bir iradenin karşısında bozuldu elhamdülillah. Çünkü
Allah, tuzak kuranlara tuzak kurmuştur. Bu milletin kaderine hükmetmek
isteyenlerin, sapı kendilerinde olan ormanın kırılmasını sağlayan balta misali
Fetullah Efendiyi kullandıkları bugün itibariyle ortaya çıkmıştır. İşte ikinci
hayal kırıklığım.
Zannediliyor
ki bir kişinin başlattığı gönüllülük hareketi öncelikle eğitim yoluyla dünyayı
fethe memur edilmiş çağdaş misyonerlik, bu milletin kendi evlatları kanalıyla
uygulanmaktadır. Savaşla yapılamayan fethin bu şekilde icra edilmesi her
Müslümanın gururlandığı bir durumdu. Hele o ‘Türkçe olimpiyatları’ gibi dev
organizasyonlar bir devletin bile yapabileceği, altından kalkabileceği, iş
değildi. Ne oldu da harakiri yaptılar?.
Akla
şu geliyor.
Büyümelerine
yardımcı olan irade “Yeter artık Türkiye’nin bu hali bize başka yol bırakmıyor,
devreye girmelisin” diye düğmeye basması, onların ihanetine vesile oldu. Netice
itibariyle yazık oldu onca yetişmiş kadrolara. Cemaatin yukarısındaki bir avuç
ajanlarla tabandaki saf, temiz insanların aynı tutulması doğru değil.
Temennimiz; hala ısrarlı olan tabandaşların bu gerçeğin farkına bir an önce
varmaları. Allah bu millete bir daha bu türde hayal kırıklıkları yaşatmasın.
Bir milletin içine giren bu türdeki tefrika ve fitnelerden uzak gelecekler
nasip etsin.