İskilipli İbrahim
Ethem Hazretleri
(1887-1963 Ankara, Altındağ)
(1887-1963 Ankara, Altındağ)
Gizlendi burada kâmil insan
Mensubu şah-ı cenabı Gavsı Geylan
İbrahim Etem İskilipli
Allah deyip etti, azmı Yezdan
Mustafa Asım Köksal (Hz)
Çankırılı Astarlızade Hilmi Efendi
adıyla meşhur mutassavvufu anma toplantısındayız. Yanı başımda ki koltukta oturan
beyi, İbrahim Etem Hz’lerinin torunu Mimar Galip Bey diyerek tanıştırdılar. Silüeti nurlu, orta yaşın üzerinde
görünen Galip Bey’in belki de ilk defa böyle bir toplantıya katılmış olması ve
toplantıyı sonuna kadar pür dikkat ve heyecanla takip etmesinden kendini belli
ediyordu.
Söze Mustafa Asım Köksal’ın mürşidi İbrahim Etem mi, yoksa ilk dönem gönül adamı ve Horasan
Belh hükümdarı iken tacı tahtı bırakıp
kutsal mekânlara seyri sülük yapan İbrahim Etem mi diyerek girdik. Muhatabım Galip Bey anlaşılan odur ki
birinci İbrahim Etem Hazretlerini duymamış. Asım Köksal Hoca efendinin hocası
olan İbrahim Etem’in torunuyum deyince muhabbetimiz o yönde gelişti. Göl dibinden
su eksik olmaz derler ya; Hazretin torunu Galip Bey ile daha sonra da teşriki
mesaimiz oldu. Dedesi ile ilgili dedesinin yakın bağlılarından Dursun Güler Bey
ile, lisans tezi olan başka kardeşimizin hazırladığı dokümanları verdi. İkili
sohbetimizde dedesinin hali karşısında, kendisinin “ onun büyüklüğü altında
kendimi ezilmiş, bir köşeye sıkıştırılmış, ona layık bir evladın çocuğu olamamanın
sıkıntısını gittikçe daha fazla hissediyorum” demekle ihtiva etmektedir. Nurlu
bir silüetin sahibi torun Galip Bey’in deryayı daha iyi tanıması, ondaki derinliği yakalaması ve hal
ehli olması temenni olur.
Belh Sultanı İbrahim Etem Hz.
lerine “Ne yapıyorsun geçimin ne ile ? ” diye sual eden bir gönül erine “ Gönül
bekçiliği yapıyoruz, burada bulursak yiyoruz bulamazsak şükrediyoruz” diyerek
cevap verince tekrardan o zatı muhterem gülümseyerek “Eren; Horasanın köpekleri
de onu yapıyor, onlarda bulursa şükrediyor bulamazlarsa sabrediyor, bu haliniz
öyle dikkate alınacak bir hüner değil ki…”
İbrahim Etem Hazretleri “Peki siz
nasıl davranırsınız” dediğinde zatı muhterem “ Biz bulursak veriyor, bulamazsak
şükrediyoruz.” der. Ve şu veciz ifadeyi peşinden ekleyerek İbrahim Etem’in
olgunlaşmasına bir nebze katkıda bulunur.
Hast-ı Tac-ı arifan ender cihanıber
çarı terk
Terk-i dünya, Terk-i ukba, Terki hesti,
Terki Terk.
Bizde Ebussuud Hz ve İskilipli Atıf
Hocayı yetiştiren İskilip’in cumhuriyetin başlangıç döneminde yaşamış olan
büyük gönül adamı İbrahim Etem Hz’lerini
okuyuculara tanıtalım.
İbrahim Etem Hazretleri
Özgeçmişi
Kendisine II. İbrahim Etem diyerek konumunu belirlemeye çalışacağımız
Etem Hz’leri Çorum İskilip’te dünyaya gelir. İslami kültür ve ritüellerin yoğun
olarak yaşandığı bir belde olan İskilip önemli bir kültür ve âlimler
barındırır. Onun içindir ki İbrahim Etem Hz’leri bunlardan haberdar olan bir
çevrenin kucağında bulur kendini. İstidadı veya eğilimi doğrultusunda aradığı
insani merakını giderici kitapları, ibadet ve taadını yapacak ortamı bulmakta
zorlanmaz. Ta küçük yaşta bir takım olağan dışı haller zuhur eder kendisinden
büyüklerin şahit oldukları. Çocuklarının gelişiminde normal olan çizgi dışı
oluşumunu merak eden büyükleri bu halden endişe duyarlar.
İbrahim Etem Hz’leri İskilip ve
Kastamonu da uzun müddet medrese tahsili görür. Klasik İslami kaynakları gözden
geçirerek dünyevi ilim edinmiştir. Mevlana’nın Mesnevisini de okumak ve anlamak
için çok uğraşmışsa da orijinali Farsça yazılı olan bu eseri anlamlandırmada
yetersiz kaldığı için bu konuda kendisine yardım edecek birini hep aramıştır.
Öyle ki bu müşkülatın çözümü için “Mesneviyi ve Mevlana’yı anlama fırsatı ver,
anlayan birini gönder, yoksa öyle birini yarat” diye dualarda bulunur.
Mesnevi Hocası
İskilipte devlet memurluğu yapan
bir zatın kayınpederi olan Fazrullah Rahimi kızını ziyaret bahanesi ile
İskilip’e irtikal eder. İskilip merkez camisinde namazdan sonra müezzine “Bu
beldede sohbet edecek gönül adamı yok mu” diye sorar. Camii görevlisi böyle
birine götürür. Rahimi Efendi bir gün sonra camii görevlisine tekrar sorar. “Dünkü
zat benim aradığım gibi çıkmadı başka birileri daha olmalı” der. Görevli “Genç
bir kardeşim daha var, seni birde ona götüreyim” der ve beraber iki katlı bir
evin kapısını çalarlar. Üst katta merdivenin başında onun siluetini gören
Rahimi Efendi Camii görevlisine dönerek ben ardağımı buldum gidebilirsin evlat
der ve merdivenden yukarı doğru çıkarak huzura varır. İbrahim Etem Hz’leri de
aşağıdan yukarı muhatabını süzdükten sonra “Oh nihayet beklediğim o ana kavuştum” diyerek tanış olurlar.
Fazrullah Rahimi Efendi “İbrahim
Etem ben sana mesneviyi öğretmem için memur edildim. Derslere hemen başlamamız
lazım, ancak Mevlana-Şems ikilisinden olduğu gibi görevimi tamamlayana kadar
beni hep dinleyeceksin. Soru sorarsan benim görevim biter ve çekip giderim. Tek
şartım budur” der. Eğitim tam altı ay sürer. Eğitim sonlarında İbrahim Etem
Efendi Mesnevide bir şerh misali bana göre de bunun anlamı şöyle olamaz mı?
Dediği anda Rahimi Efendi “Şuan itibari ile benim vazifem tamamlandı” diyerek
bıçak gibi eğitimini keser ve İskilip’i terk eder. Son söz olarak “Sen zamanın “Teki” ve yolunun en yüksek
mertebesine ulaşacaksın” der.
İbrahim Etem Hz’leri gerek mesnevi
eğitiminde gerekse medrese hayatında Arapça ve Farsça dillerini de öğrenmiş olur. Zahiri eğitimini tamamlama
sürecinde “Ledunni” tasarruflar sağlayan şeyhi Üstad-ı Enbiyazade Mehmet Hilmi
Efendiden icazetini aldıktan sonra irşada memur edilir. İbrahim Etem Efendinin
Kadiri silsilesinin önemli bir halkası olduğu bilinir. Kendisine postnişin
verilmesi tasavvuf geleneğinin olmazsa olmazlarındandır. Enbiyazade Hilmi
Efendi ile İbrahim Etem Efendi arasındaki usta çırak ilişkisine dair veri
sıkıntımız gözden kaçmamaktadır. Mesela İbrahim Etem Hz’leri kendinden
sonra posta oturacak olan M.Asım Köksal
Efendi arasında ki ilişkiye benzer bir hal mevcut bilgilerimizde yoktur.
Rabbani tasarruf belki de öyle tecelli
etmiştir. Bunu biz çözemeyiz.
MİLLİ MÜCADELE YILLARI
Milli mücadele yıllarında Çankırı
Kastamonu ve özellikle Ankara ve ilçelerinde camii ve odalarda halkı düşmana karşı direnmeye ve
vatan savunmasında canlı ve dinamik olmaya yönelik faaliyetleri olur. Birliği
bozucu isyan ve fitne gibi zararlı oluşumlar aleyhinde seri konuşmaları merkezi
hükümete karşı güven ve yardımı esas alan gayretleri o günün bürokratlarının
gözünden kaçmamıştır. Başta M. Kemal Atatürk olmak üzere mücadele ileri
gelenlerce defalarca görüşmeleri olmuştur.
Tekke ve zaviyelerin kapatıldığı
bir ortamda Atatürk kendisine isterse tekkesini açarak irşad vazifesine devamı
yönünde fikirlerini beyan etmişse de Efendi Hz’leri; Tekke ve zaviyelerin kapatılması
yerinde olmuştur. Çünkü yıpranmış ve eğitim yuvası olmaktan çıkmıştır” demekte dir.
Atatürk, Efendi Hz’lerine;
Ulus-Rüzgârlıda büyük bir arazinin tapusunu milli mücadele de ki
yararlılığından dolayı “Al bu tapuyu hem sen hem senden sonrakiler sıkıntı
çekmesin” der. Efendi Hz’leri reddeder. “Olmaz paşam kabul edemem, fakirin bu
arsada zerre kadar hakkı yok. Bir damla terim düşmüş değil. Hak etmediğim bir
şeyi nasıl kabul ederim, size tavsiyem böyle bir şeye ön ayak olmayın, buna
hakkınız yok. Mesuliyeti çok büyüktür” dediği zaman Atatürk; “Hayret böyle birine hiç rastlamadım”.diye
söylenir,
“Mala mülke olma mağrur, deme var
mı ben gibi, Bir muhalif yel eser savrulur harman gibi” demenin tam zamanı.
Atatürk; “Madem öyle yinede ben sana bir izin belgesi vereyim. Türkiye’nin
neresinde olursa olsun faaliyet göster. Kimse sana dokunamaz” der.
Milli mücadele yıllarında Etem
Hz’leri halkı hazırlamanın yanında geceleri uzun uzun dua ve niyazda bulunur.
İşgal edilmiş vatanımızdan düşmanlarımızı uzaklaştır diye her duadan sonra
kalbine gelen bir ilhamla irkilir. Henüz beşikte olan çok sevdiği Necati
adındaki oğlunu verirsen duan kabul olur babında ilham birden çok zuhur edince
Efendi Hz’leri “Memleketin kurtuluşu için feda olsun” babında hissiyatı,
varlığını kuşatan iradeye ulaşınca beşikteki Necati ruhunu teslim eder. Ne
ilginçtir o gecenin sabahında düşman ordusunun bozulduğu ve çekilmeye başladığı
haberini alırlar.
İBRAHİM ETEM HZ’LERİ VE SİYASET
Atatürk ile bir görüşmesinde “Siyaset
konusunda ne düşünürsün Hoca” sorusu sorulduğunda Etem Efendi; “ Paşam biz
halkı din ahlak ve terbiye bakımından irşad ederiz. Bizim vazifemiz bu. Siyaset
de sizlerin işidir. Herkes kendi işini yapmalı ve yaptığı işte de en iyi olmaya
çalışmalı” diye cevap verir.
İbrahim Etem Hz’leri 1951 de Ankara
Keçiören’e gelerek öldüğü tarih olan 1963 yılına kadar burada ikamet eder.
Dolayısıyla o dönemin siyaseten çalkantılı yıllarına şahit olur. Kanat önderi
olarak bilindiği için kendisinin değil de siyasilerin istifade edeceği desteği
almak için kapısı zaman zaman aşındırılır. O dönem de DP ve CHP çok şiddetli siyaset yapmaktadır.
Etem Efendinin duasını almak bile onlar için büyük bir moral olacağından sırası
ile önce Merhum Menderesin partisinden, bilahare İnönü’nün partisinden dua
almak için huzura çıkarlar. Etem Efendi her iksine de olur cevabı verdikten
sonra ikindi namazının ardından yaşadığını şöyle anlatır;
“Ya RABBİ mülkü millet hakkında hayırlı
kararlar verip uygulamak isteyen hangi parti ve ekibi layıksa sen iktidarı
onlara ver”. gibi temennide bulunmayı daha düşünürken aniden “iki koluma iki
kuvvet çullandı ve beni yüzüstü yere kapakladılar. Üzerime kuvvet uyguluyorlar,
canım çıkacakmış gibi ter içinde kaldım. Bir testereyi elimin üzerine koyarak
şuradan mı yoksa gövdeye yakın yerden mi keselim diye sesler işitiyordum.
Derken zoraki bir şekilde kafamı kaldırarak ufuklara bakar gibi oldum. Tam o
sırada Peygamber Efendimiz mübarek eliyle işaret ederek “Bırakın, bu kadarı
İbrahim’e yeter” dediğini duydum. O iki kuvvet beni bıraktı. Baktım ki
sağımdaki Abdulkadir Geylani, solumdaki de Ahmet-el Rufai hz’leri. Geylani
Hz’leri sert bir şekilde “Evladım sen kime ve niçin dua edecektin.” deyip
kayboldular. Az daha velayet elimden alınacaktı” demektedir.
İbrahim Etem Hz’leri bir Cuma günü
Hacı Bayram’da Sait Nursi Hz’leri ile karşılaşır. Ona; “Evlen, otur, mazbut bir
hayatın olsun, hükümet ile uğraşma ibadetine devam et” diye tavsiyelerde bulunur.
Sait Nursi Hz’leri de ona; “Hapishaneden çıkamıyorum ki nasıl evleneyim.” der.
Görüldüğü gibi, gerçek bir mürşidi
kâmil günlük siyasetle uğraşmaz. Bu anlamdan da ağırlığını hiçbir tarafa koymaz,
Onlar büyük siyasetlerin insanlarıdır. Seçilmiş kişilerdir. Yanlışları hemen
karşılık bulur, düzeltilir.
27 Mayıs ihtilal sonrası Rahmetli
Menderesin idam edilmemesi için Etem Hz’leri şöyle niyaz eder; “ Ey ALLAH’IM
Adnan senin Habinin atalarından birisinin ismi, onun hatırına bu kulunu idamdan
kurtar, onu bağışla diyerek dua da bulunur. Kalbine gelen ilham şöyledir; “Onun
şehit olmasını ahirete temiz gitmesini istiyorsan dua etme. Onun büyük bir
hatası var. O hatadan temizlenmesi için şehit olması gerekir. Kefaretini orada
ödeyecektir.” Ya RABBİ sen daha iyisini bilirsin dedim diyerek dua dan
vazgeçer.
İBRAHİM ETEM HAZRETLERİ VE OLAĞAN
ÜSTÜ HALLERİ
Halifesi M. Asım Köksal’a: “Henüz gençtim. Beni alıp gökyüzüne
çıkardılar. Sonra da dediler ki kâinata nazar et. Nazar ettim kâinat toplanıp
yeşil bir top haline geldi. Dediler ki gördüğün bu şeriattır. Tekrar nazar et
dediler. Kâinat kırmızı bir top haline geldi. Dediler ki tarikat, tekrarında kâinat
beyaz bir top haline geldi hakikat, tekrarında beyaz bir top haline geldi
dediler marifettir. Bu dört esasın sırları da o zamanda fakire çözdürüldü” diye
anlatırmış.
İbrahim Etem Hz’lerinin; Kalbi ALLAH
sevgisinden başka bir şeye meyletse elinden uçar gider. Beşikteki oğlu
Necati’nin darül bekaya irtikalinden sonra ilkokul çağlarında olan torununa
elinden olmadan fazla ilgi gösterme olayını M. Asım Köksal Hz’lerine “Bu çocuğu
da kaybedeceğim Asım Bey oğlum” der. “Kalbimde ALLAH sevgisinden başka sevgiye
yer verirsem Yüce ALLAH hemen elimden alır”. Aradan kısa bir zaman sonra torunu
da rahmetli olur.
Ankara’ya hicret edişinin en önemli
sebebi yerine geçebilecek er kişiyi irşat ederek emaneti ona teslim etmek. Bu
er kişi M. Asım Köksal Hz’leri dir. İlk tanıştıkları günü takip eden dokuz ay
bu emek üzere halifesini meclisinde tutmuştur. M. Asım Köksal Hz’leri anlatıyor;
“Her ne kadar Hazretin yanında yer
aldımsa da, sanki gönlümü iki sevgiliye vermiş durumda idim. Önceleri Mahmut
Sami Hz’lerin den ders alayım derken karşıma Etem Hz’leri çıktı. Bu sıkıntıdan
gördüğüm bir mana üzerine kurtuldum. Manamda bir dağ başındayım abdest
alacağım. Su arıyorum. Dağın dibinde deniz var ama ulaşmak zor. Sağa sola
derken bir baktım yanı başımda pırıl pırıl bir su var. Hemen abdestimi aldım.
Anladım ki o çağlayanda abdest aldığım su İbrahim Etem Hz’leri, derinlerde ki
deniz ise Mahmut Sami Hz’leri dır. Hemen Etem Efendiye intisap eyledim” der.
İbrahim Etem Hz’leri Ankara’ya
geldiği yıllarda kaldığı gecekondu bir evde hayatının belirli günlerinde sohbet
ederek bağlılarının olgunlaşmasını sağlar.
Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen ağabeyde
bizzat İbrahim Etem Hz’lerinin halifesi Asım Köksal Hz’lerindan dinlediği bir
bilgiyi hemen buraya almak istedim. Bahsi olan gecekondu da bir sohbet
esnasında evin kapısının güçlü bir şekilde çalınması üzerine “Kapıya biriniz
baksın” talimatı verir. “Kimsecikler yok efendim” bilgisi üzerine, kapı aynı
şiddetle tekrar çalınır. Tekrardan “Biriniz baksın, bir misafirimiz var
herhalde” uyarısı üzerine yine kimsenin olmadığı bilgisi üzerine sohbete devam
eder. Üçüncü defa kapı aynı şiddetle çalınınca Efendi Hazretleri kapıya kendisi
gider. Bakar ki ayakta zar zor durma gayreti gösteren sarhoş olduğu her halinden
belli olan bir adam. “Buyur evladım ne istemiştin” deyince, sarhoş olan adam
“Efendim ben sizin sohbetinizi dinlemek istiyorum ama beni içeri almıyorlar”
deyince Efendi Hz’leri “Gel evladım” diyerek içeri alır. Önce elleri ile yüzünü
yıkar. Bilahare yanına oturtur. Bu olaydan sonra o sarhoş,iyi bir derviş olur.
İbrahim Etem Hz’leri 1963 yılı
Ramazan ayında HAK’ka yürür. Son nefesinden önce takma olan dişlerini avucunun
içine alır. Bilahare elleri açılarak takma olan dişleri alınmak istenir, fakat ne mümkün açılamaz.
Hacı Bayram Camii imamlarından
kırklardan olduğu sanılan Kasım Efendi vasiyeti gereği cenazeyi yıkar.
Kefenlemeden önce mevtanın kulağına eğilerek usulce “Dişlerin sana burada
lazımdı Etem Efendi orada işine yaramaz ver onları bana” dediğinde yine usulca
cesedin avucunun açıldığı ve Kasım Efendinin dişleri aldığına şahit olunur.
Kasım Efendi; ayrı yeten hastalığının başından beri olduğu gibi cenaze defin edilirken de Abdulkadir Geylani ve Ahmet-el Rufai
Hz’leri baştan olmak üzere on pir-an,
devamlı oradaydılar” der. Cebeci Asri Mezarlığı 194 ada ve 176 parsele defnedilir.
ESERLERİ: Divan-ı Refi Kolayı,
İbrahim Hakkı Divan-ı, Battal Gazi Gavazatnamesi, Delailül Hayrat, Gülistan,
Divan Şeyhi
Vesselamün alelmürselin velhamdülillahi
rabül alemin.
necati oğlu diye yazılmış fakat necati değil cemalettin dir bilgilerinize
YanıtlaSil