DEVLETE DİZ
ÇÖKTÜREMEDİLER!...
Önceki
on yıllarda Türk solunda görünen direnç, bu defa biat kültürüne daha yakın olan
muhafazakâr insanlarımızdaki bu demokratik şuur ile kendini göstermiştir.
Farkındalık şuuru gereği olayı analiz ettiğimiz zaman aydınlanma ve hak arama
kültürü de Türk solundan sağ muhafazakâr tarafa kaydığı görülüyor. Onun içindir
ki ümit vardır.
“Ulul
emre itaat” anlayışı gerek darbeciler tarafından gerekse karşı koyanlar
nezdinde iflas etmiş durumdadır. Solun alternatifi yine sol iken terakki yet
bakımından şimdi sağın alternatifi sağ olmuş oluyor. Bu bir başlangıçtır.
Anti-demokratik yapılanmaların demokratik şuurlanma gereği bozulan oyunu bütün
kamuoyu gördü. Bu tablo sağın tarihinde ilk defa görünmektedir. İnşallah hayra
vesile olur.
Kendini
gizleyerek kadrolaşan bu hareketin nihai hedefinin böyle tezahür edeceği hiç mi
hiç hesap edilemediği ve Türk kamuoyunun yanılması az daha kendi besleyip
büyüttüğü, prim verdiği kadroların eliyle boynuna kement atılacaktı ki o
hengâmede tez toparlanarak FETO patenti altında gelişen kalkışma hareketine
geçit vermedi. Uzmanlık alanı Teoloji
olan böyle bir sadist kişinin emirlerini anlı şanlı Paşaların dâhil olduğu
önemli bir kadronun canı pahasına hayata geçirmeye çalışmalarını izah etmek çok
zordur.
NAÇİZANE
FİKRİM ODUR Kİ;
FETO
patenti altında birlik sağlanarak yapılmak istenen darbe teşebbüsü şayet
başarılı olsaydı, ikinci etapta bu sümüklü Hocanın adamları bu halkadan
diskalifiye edilirdi. Sümüklü Hocanın adı bir marka olduğu için, iç ve dış
çevreler ve diğer gayri memnunların ağırlık oluşturduğu bir komutanlar zinciri
ile hedefe ulaşmak istemişlerdir. Tıpkı özel okullar denince bütün özel okullar
içinde yüzde üçlük veya beşlik bir payı olan FETO markalı okullarla ilgili algı
gibi.
Komuta
kademesinin belki de yüzde onunu geçmeyen paralel yapı mensupları başarılı
olsalar dahi bir çırpıdan sırttan atılarak diğer gayri memnunların
hâkimiyetiyle emperyalist menfaatler korunacaktı. Dolayısıyla emperyal iradenin
üst akıl olduğu paralel yapı, olsa olsa piyonluk görevini şerefle yürütecekti.
Bugün darbecilerin dayandığı membaa bellidir. Azınlık şuuru gözü karalığı
“Attın ama tutturamadın ey şanlı avcı” mantığıyla bu başarısızlık karşısında
üzüntülerini dillendirme cesareti gösterenlere de ne yazık ki şahit
oluyoruz. Yok efendim bu bir tiyatro
veya başkanlık sistemine geçişin zemini hazırlanmaktadır vs. gibi şizofrenik
ruhların sahipleri kafaları bulandırmak istemektedirler.
İŞTE
AKIL TUTULMASI YAKLAŞIM TARZI.
Bütün
kurum ve kuruluşlarıyla kendine gelen, savunma sanayisi önemli miktarda
millileşen, gelir seviyesi yükselen, anlı şanlı daha zengin ülkelerin binlerce
katı bir misafir ağırlayan, hemen yanı başındaki rahatsızlıklara kayıtsız
kalmayarak oyun kurucu devlet olma gayretini hemen her alanda gösteren, TİKA
yardımlarıyla din, dil, ırk ayrımı yapmadan diyar diyar ülkelere yönelerek o
mazlum Milletlerin dertlerine derman olan, yeryüzünü parselleyen Devletlerin
karizmasını çizen, yetişmiş insan unsurlarıyla bütün Dünyada belli sektörlerde
iş yaparak sıcak paraları hazinesine akıtan, özellikle de Ortadoğu’da İslam
ülkelerinin bahtı karalı insanlarına ve devletlerine umut olan bir Türkiye’nin
içten çökertilmesi için 15Temmuz benzeri kalkışmaların olması bu yüce Milletin
anlayabildiği şeydir artık. Onun için korkmalıdır onlar.
Halkındaki
demokratikleşme şuuru ve çoktan atılmış ölü toprağın bütün ümitleri yeşermiştir
artık. Her şerden bir hayır vardır derler ya işte bu kalkışma çok hayırlara
vesile olacaktır inşallah. Mazlum milletlerin duasını almak kolaymı.? Ülkemiz insanı ve Devletimiz bir Armegodan’ın
yaşandığı savaştan kaçarak çoluk çocuğuyla sığınmalarına müsaade ettiği üç dört milyona yakın Suriyeli
kardeşlerimizin duaları yüzü gözü hürmetine bu Millet bu beladan kurtulmuş
olamaz mı?.
Bu kadar organizeli, bu kadar yüksek ve
etkili katılımla, son derece büyük cehennem silahlarıyla kesin netice alınır
ümidiyle harekete geçenleri, cebinde tırnak bıçağı dahi olmayan halkın feraseti
karşısında bertaraf olmalarını başka nasıl yorumlayabiliriz. Vatan savunmasında
var oluş sebebi ölmek olan silahlı kadrolar kadar şehit veren bir sivil halkla
karşılaşmak darbecilere hayal kırıklığı yaşatmış olmalı ki bir anda
köpürdükleri kadar kalabildiler.
BUNLARIN
DARBE GİRİŞİMİNİN MANTIĞI NEDİR.?
Aslında bu konu irdelenmelidir. Öyle ya
Marksist bir yapılanma için darbe olabilir. Veya etnik bir grubun etnik bir
mezhebin organizeli işleri bir darbe nedeni olabilir. Veya beceriksiz bir
iktidardan Ülkeyi kurtarmak için darbe olabilir. Bütün bunlar ciddi
mazeretlerdir. Ya bu kalkışmanın mantığı nedir. İşte düğüm noktası budur. Öyle
ya bir grup rütbeli askerin “Canım öyle istedi haydi darbe yapalım” mantığı ne
kadar saçma ise iç sebeplerden ötürü böyle bir işe kalkışmak da o kadar
saçmadır.
Muhafazakâr
kimliğe sahip yönetim kadrolarının hangi noktada noksanları olmuş olsun ki bu
konu gerekçe gösterilerek aynı tabana dayandığı bilinen yeni kadroların ‘bu hal’
gerekçesi olsun. Yok böyle bir şey. O halde geriye tek bir şey kalıyor. Bütün
kurum ve kuruluşlarıyla kendine gelen, gücünün farkında olan, oyunun bir
parçası değil oyun kurmayı kendine yakıştıran Osmanlı ruhunun inkişaf ettiğini gören
emperyal Devletlerin bazıları bizzat işin içine girerek uykudan uyanmış olan
“Dev’e” diz çöktürerek sekte vurmak istemişlerdir. Bunun için de yıllardır
kucağında beslediği onlara ‘Uluslar arası çete’ özelliği kazandırdığı bir
yapıyı memleketimizin başına bela etmiştir.
Bugün
itibariyle başarısız olan bu çete liderinin akıbeti de yine bir şekilde onların
elinde olacağa benzer. Çünkü onlar kaybetmeyi sevmezler. Belki bir daha denemek
için bir müddet daha temasta olurlar ama nihai hedef, ya bir ilaçla veya bir
kaza süsü verilerek ortadan kaldırırlar. Bu çete liderinin kendi yazdığı
kitapta bahsettiği “Gulam Ahmet”e sonu itibariyle benzemesi hazindir. Hint
yogizmine karşı İslam’ı konuşturarak milyonlarca Müslüman nezdinde Gulam Ahmet
adeta bayrak gibi sivrilerek sembol olmuştur. Şöhretinin zirvesindeyken aşırı
enaniyet ve hırsa kapılmıştır. Manevi bir sigortası olmadığı için habis
ruhların veya kâfir cinlerin saldırısına uğramış, perişan olmuştur. İtibarını
malını, mülkünü kaybettiği gibi savunduğu milyonların kahır ekseri yatına büyük
zararlar vermiştir. Şimdi tıpkı aynısı kendi başına gelmiştir. Daha hangi bela
ve musibetlere gark olacaktır görürüz inşallah.
Bu
ihtilal provasında görülmüştür ki Devletin de içinde ciddi zafiyetler var.
Askeri bürokrat hareketliliği bildiği halde karşı tedbir almaya yetersiz
kalmıştır. İstihbarat teşkilatının pişkinliği, kuvvet komutanlarının
tetbirsizliği veya tarafsızlık adına o gün için değişik organizasyonlarda
bulunmaları, emir komuta zincirinin ortadan kalktığı görüldüğü halde
basiretsizlikler, dahası konforlarına zarar getirmeme gibi süfli tedbirler
içinde oldukları görülüyor.
SAKIN
OLA BU İŞ BÖYLE OLUR ZATEN DENMEYE…
Bir
PKK baskınında şehit düşen Mehmetçiklerin cesetlerini “Sizin beceriksizliğiniz
yüzünden terfi alamayacağım.” diyerek tekmeleyen istisna da olsa komutanların
varlığı hazmedilir bir şey değildir. Bu olayda görüldü ki cumhurbaşkanı ile
polis arasında cesaret ve liyakat açısından olması gereken kişi ve kuruluşlar
ortada yok. Halkın temsilcileri, iktidar vekilleri başta olmak üzere direnen,
direnç gösteren insanların yanında yoklar. Ne bir şehitleri ne de gazileri var.
Önce kendilerini korumak için enerji sarf etmektedirler. Oysa Cumhurun başı
abdestini alarak halkını korumak için kendisinin ve ailesinin güvenliğini
tehlikeye atmıştır.
Bu
da gösteriyor ki, eğer Devletin yeniden yapılanmasın söz konusu ise mutlaka
liyakatin yanında cesaretin yani delikanlılık kültürünün aranması lazımdır.
Tavşan pisliği gibi ne kokan, ne bulaşan bürokratların sırf biat ediyorlar diye
öne çıkmaları anlayışına son verilmelidir.
Cesur bürokratlar ülke geleceğinin teminatıdır. Partili olsun da korkak
olsun, liyakatsiz olsun anlayışı bütün iktidarlarda olduğu gibi bu iktidarında
yumuşak karnı olmuştur. Yeniden yapılanmada dikkat edilmesi gereken hususların
başında bu konu gelmektedir. Yoksa biri PÖH dediği zaman bu cins insanlar
zıpçık gibi açıkta kalır. Bereket ki, bu yüce Milletin içinde, ruhunda,
tavrında, bürokraside noksanlığı hissedilen cesaret harman olmuş halde
bulunmaktadır. Bu karakter demokrasimizi ve gelişmemizi, bu karakter
Milletimizi kurtaran en önemli Saiklerimizden olmuştur.
BU ANLAMDA SÖYLEYECEĞİMİZ SON SÖZ;
Bütün
cemaat ve benzeri yapılanmalardaki insan karakteri çok yumuşaktır. Boşluğun Ülkücü karakterle telafisi yapılarak
bu Devlet gemisinin daha emin ve daha güvenli bir şekilde bütün dünya
limanlarına demir atmaları sağlanabilir.
SIDDIK DEMİR, Gazeteci-Eğitimci, Yazar
SIDDIK DEMİR, Gazeteci-Eğitimci, Yazar