29 Eylül 2016 Perşembe

ATLATILAN TEHLİKENİN TAHLİLİ (Güncel ve konjonktürel analiz) -"Sıddık DEMİR" Eğitimci, Araştırmacı -Yazar

ATLATILAN TEHLİKENİN TAHLİLİ
 Sıddık DEMİR
Eğitimci, Araştırmacı -Yazar
            Dışta kuşatılmışlığa karşı hamle üstüne hamle yaparak rahatlamaya çalışan Devlet, iç dinamiklerimize yönelik fitne ve fesat oluşumlara da meydan vermemek için adeta diken üstünde durur gibi bir hal içerisindedir. Dıştaki kuşatılma çabalarının içerdeki fitnelerle ciddi bağlantısı bilindiği için mücadele çok daha sertleşmektedir. Kimlik üzerinde verilen mücadele kronik olduğundan Devletin karşı koyma metodunda açılan gediklerin tamir veya ihyasında fazla zorluk çekilmiyor.  Bu alanda oluşan mağduriyetlerde kişiler veya bazı kurumlar suçlanamaz. İllegal bir savaştır bu. Neticesine katlanılır. Kazandık veya bozguna uğradık denir.
            Öbür tarafta ne istediği tam olarak bilinmeyen, inanmışlığın vermiş olduğu sarhoşlukla aynı mekânları paylaşan, aynı kumaşın parçası olan insan unsurlarının, halen direnen veya inanmaya devam eden sempatizanlarına karşı Devletin vereceği veya vermiş olduğu mücadele o kadar kolay olmayacağa benzer.
            İki tür yaklaşım kendini göstermektedir;
            Biri, Devletin gücünü hemen her seviyede katı bir şekilde kullanarak çözüme ulaşmayı hedeflemesi, diğeri de fitnenin başını oluşturanları bertaraf ederek alttaki sempatizanları affetmesi. Devlet Baba geleneğinde bu vardır. Bu fitne cemaatin, Milletin kılcal damarlarına kadar hücre hücre teşkilatlanmasını göz önünde tutarak verilen mücadelede bütün hücrelere kadar operasyon çekmek, ciddi enerji kaybetmek demektir. Böyle olunca Devlet ’de Millet ’de halsizleşir.  Ona değdi buna değmedi gibi asıllı asılsız ihbarlarla bir birlerine karşı güven değerleri zayıflayan Millet ’de daha büyük ayrılıklar zuhur eder.
            Alt tabakadaki inanmış sempatizanların veya bir derece daha ileri giderek militanların büyük çoğunluğu bu başkaldırı tarihinden itibaren nedamet duyguları içindedir. Pişmanlıkları hat safhaya çıkmıştır. Vicdan azabı çekenlerin sayısı önemsenmeyecek kadar yüksektir. Zaten psikolojik olarak veya sosyal baskılarla yıllardır destekledikleri cemaatin bu eyleminden ötürü sokağa çıkamaz hale gelenler az değil. Birde “Hadi gel, şu an için nedamet duyman inandırıcı değil” denilerek çok daha beter duruma düşürülmeleri ve gereğinden fazla operasyon çekilmesi aşırı mağduriyetlere sebebiyet verir. İşaretleri görünmektedir.
            Memuriyetlerden atılma, aile efratlarının bir şekilde sokağa çıkamaz hale getirilmesi, kodeslerin tıka basa dolması, topuzun ucunun kaçırılması durumu “Kaş yapayım derken, göz çıkarılması” gibi benzer olaylara gebedir.
            Devlet yetkililerin ifade ettikleri, ihanet, ticaret, diyanet üçlüsünde ihanet edenlerin dışındakilere nefes aldırmak Devletin babalığının gereğidir. Hele hele yılda milyarlarca dolar ticaret hacmi olan ‘Tuskon’ gibi legal kuruluşlarda iş adamlığı getirisi gereği bulunan üyelerine “Kafa kol atarken” dikkatli olmak gerekir. Artık millilik veya milliyetçilik bunların edebiyatından ziyade ‘Artı değer’ kazandırmakla olmaktadır. Devletin büyükelçileri bulundukları Ülkelerde ‘Bohem’ hayatı yaşarken bu iş adamlarının bir şekilde girişimciliklerine saygı duymak gerekir. Bir takım tedbirlerle onların yollarına devam etmeleri sağlanmalıdır. Tepesindeki bir avuç hainin ihanetleri görüldükten sonra halen ısrar edenlerle ilgili tedbirler almayı Devlet tabi ki göz ardı edemez.
            Bu cemaatin gelişimi esnasında Devletli olarak destek vermeyen, liderler bazında ancak bir rahmetli Erbakan gösterilebilir.  O da kıskandığındandır. Gelinen noktayı öngördüğünden değil herhalde. Diğer bütün Devletliler, başta rahmetli Türkeş olmak kaydıyla destek olmuşlardır. Çünkü destek olma işi adeta bir Devlet politikası olmuştu. Şimdi ebediyete intikal etmiş liderlerle beraber hali hazırda destek veren Devletlilere operasyon çekilmek istenirse, bu muameleye muhatap olmayan kim kalır. Öyle olunca da, bir avuç, etliye sütlüye dokunmayan fırsatçı veya Makyavellis, tuzu kuru parazitlerin önü açılır veya onlara gün doğar.
            Diğer yandan yetişmiş bunca kadronun ipini çekip, onları bir tusinami dalgasının önüne atarak harcayan Fetö’nün bu ihaneti diğer İslami cemaatlerinde inandırıcıklarına darbe vurmuştur. Bir kısım nadanlar “Bütün cemaat ve tarikatlar böyledir.”  sakızını çiğnemeye başlamışlardır bile. Bu kötü gelişmenin en az zararla telafi edilmesi için sapla samanın karıştırılmaması lazım.
            Bir başka açıdan bakacak olursak;
            Üst akıl denilen Jandarma Devlet’in gelecekle ilgili tasarımlarında, hücre hücre, kurum kurum teşkilatlanan bu cemaat mensuplarının yetişmiş kadrolarını, gelecekte Bin Ladin örneğinde yaşandığı gibi bir durumla karşılaşmamak için harcanmasına veya Milletin gözünden düşürülmesine vesile teşkil edecek başkaldırı senaryosuyla onların işini bitirmek düşüncesi olmuş olamaz mı?
            Yarım asırdır oluşturulan bu kadroların son birkaç istasyonda dümeni kırılarak ‘üst aklın’ limanına yanaştırılmış olmasını akılla izah etmek çok zordur. Bu cemaatin alt kademesinde bulunarak destek veren insanların neredeyse tamamına yakını Ülkesini seven, Ülke bütünlüğüne önem veren insanlardır. Dertleri laik Kemalist karakterlerin oluşturduğu mağduriyetlere karşı Devletin İslami karakter taşıyan hale getirilmesi ülküsüne hizmet ettiklerine inandıklarına şahsen kalıbımı basarım. Kripto kurmaylarından ziyade bu kesime gereğinden fazla operasyon çekilmesi, şu sıcak ortam geçince kendisini daha çok gösterecektir. Siyasi faydacılık bakımından bile bu kabul edilebilir değil.
            Aynı çoğunluktaki bu kadrolar bugün itibariyle haysiyetsiz ‘üst çatının’ kendilerine ihanet ettiklerinin farkındalar. Bunun için nedamet duymaktadırlar. Bu insanlara bir de Devlet “Gel bakayım” diyerek cezalandırmaya kalkması…  Zararını kendi de görür Millet’de. Empati kültürü tam da bu an lazımdır. Lütfen çok zor olan bu durumu kolaylaştıralım.