30 Ocak 2019 Çarşamba

İRAN PEHLEVİ HANEDANLIĞI VE İSLAM CUMHURİYETİ - "Sıddık DEMİR", Araştırmacı - Yazar


İRAN PEHLEVİ HANEDANLIĞI VE İSLAM CUMHURİYETİ

(Geçmişten Bugüne İran)
Sıddık DEMİR 


Yaklaşık yüz elli yıldır hüküm süren İran Kaçar Hanedanı  Kaçar Şahının kurduğu ve başına Rıza Hanı geçirdiği “Kazak Tugayı” tarafında darbe yapılarak son bulur. 1921 den itibaren Rıza Han devleti yönetir. 1925 de Şah unvanıyla ve takip eden yıllar da taç giyerek iktidarını garanti altına alır. Kendi kültürlerinden kaynaklanan “Pehlevi” unvanını da isminin sonuna ekleyerek Rıza Şah Pehlevi hanedanı resmen başlamış olur. Pehleviler dönemi olarak bilinen tarihi süreç baba Şah Rıza ve oğlu Muhammet Rıza Şah’la kaimdir. Yalnız oğul Muhammet Rıza Şah iktidarını tamamlayamadan 1979 da Ayetullah Humeyni’nin başını çektiği bir halk ayaklanmasıyla ülkeden kaçmak mecburiyetinde kalır.
 İran da kısa süreli iktidar değişikliğinin en önemli ve baş faktörü yer altı zenginliklerine sahip olmasıdır. Dünya enerji politikalarının her türlü alan bulduğu bir coğrafyasına karşı bir darbeyle iktidar olan Rıza Han’ın iktidar oluşunun temel etkeni bu zenginliktir. Yeni hanedanla kendi menfaatlerini kollayan emperyal devletler leşe konmuş akbaba gibi bütün siyasi entrikalarla birini getirmekte ve  birini götürmektedir. İran’ın çok zengin petrol yataklarına hayati ihtiyaçları olan devletler (Kuzeyde Sovyetler, İngiltere, Fransa ve ABD) İran’ın zenginliklerinden pay almak için kıyasıya yarışırlar. Kaçar Hanedanına karşı ihtilal yapan Rıza Han da İngilizler tarafından desteklenir. Ne yazık ki 20. yy’ın  rol model medeniyeti batı medeniyeti olduğu için yeni  çağda İran, Türkiye ve benzeri İslam devletleri yönünü buraya çevirmişlerdir. İran’da kendi halkı için batı medeniyeti ve onun kurumlarını ülkelerinde tesisi etme noktasında çok gayretlidir. Kendi inançları olan Şiilik ekseni etrafında bir ulus olarak kalmak isteyen kesime rağmen esen rüzgâra karşı durulamaz. Hâlbuki batı medeniyeti temsilcileri olan devletlerde İran’ın zenginlikleri üzerinde oturmak için birbirleriyle amansız mücadele içinde görünürler.

İran’da Rıza Şahla devam eden monarşi yönetim anlayışı 1979 İslam Cumhuriyeti kurulana kadar devam eder. Modernleşme bahanesiyle batılılaşma eğilimine geleneksel kültüre rağmen devam eden Şah Rıza Pehlevi, İran’a ve milli değerlere bağlı milliyetçi bir tarzı iktidarı boyunca hep kollar. Demokratik kurumlar ve yürütmede ciddi kadroların olmaması, İran’ı bir aşiret devleti gibi yönetir. Kendisinden önceki hanedan olan Kaçarlar’ın önemli bir değişiklik olarak kurdurttuğu ve kendisini de başına geçirdiği “Kazak Tugayı” kullanılarak darbe yapmıştı. 2500 kişiden oluşan Kazak tugayı başarılısına bir de dış destek İngilizler. Bu tugay ülkenin en modern ve etkili askeri birliğiydi.
 Rıza Han henüz iktidar olmadan önce 1. Dünya savaşı sırasında ülkenin bölünmesi yönündeki birçok ayrılıkçı hareketlerin bastırılmasında faal olarak bulunmuş ve başarılı olmuş bir askeri sicile de sahipti. Batılılaşma dönemi hız kazandığı Kaçar hanedanlığından başlayarak devam eden bir süreçtir. Devlet kurumlarının ve özellikle mali yapının oluşması için yabancı teknik elemanlar bile kullanırlar.  Şah Rıza döneminde İran milliyetçi bir tavırla devleti modernleştirme yönünde birçok reformlara imza attı. Kendini iktidar yapan İngilizlerin aşırı isteklerini frenledi. Üretilen petrol gelirleri üzerindeki yetersizliği bahane ederek geliri artırıcı yönde anlaşmalarla İran’ı rahatlatır. Komşularıyla anlaşarak var olan problemlerin çözümü yönünde gayret etmiştir. Eğitim ve diğer alanda okullaşmada başarılı olunur. Farsçayı resmi dil yaparak ilk defa devletinin adını İran olarak tescilledi. Önceki dönemlerde “persiya” olarak bilinen adı yasaklandı.
Avrupa vari bir hayat anlayışını uygulamak istediği için halk içinde özelliklede ulema tarafında ciddi homurdanmalarla Rıza Şah kısa sürede yıprandı. 2. Dünya savaşında işin tuzu biberi oldu. Siyasi cinayetler, başkaldırı kıpırdanmalar sonrasında kendini gösterdi. Almanya,  Sovyetleri 1941 de işgal ettikten sonra İngiltere ve Sovyetler Rıza Şahtan Alman teknisyenleri ülkesinden çıkarmasını isterler. İngilizlerden de aynı talep gelince İran’ın işgali olur. İngiltere ile Sovyetler oğul Rıza Şahı başa geçirir. Savaş sonrası bu iki gücün yanına ABD de katıldı. Kuzeyde de Sovyetler Azerbaycan’ı işgal ederek Tehriz’e kadar girer. Zamanla babasının açtığı yolda reformist hareketlere giren oğul Şah ilk fırsatta Petrolü millileştirdi. Bu durum ilgili devletleri çok rahatsız eder. Bir ara sokak gösterilerinden korkarak yurt dışına kaçan Şah, 1953 yılında tekrar gelerek yeni uygulamalarına devam eder. 1963 yılında yine büyük birleşim çıkar. Modernleşmiş ordu sayesinde bu krizi de atlatan Şah ABD ve İsrail’in yardımıyla Ulemadaki muhalif yapılara karşı önlem alır. Bu anlaşma ile Ayetullah Humeyni’yi Türkiye’ye sürgün eder. Humeyni bir müddet sonra Irak’a geçer. Oradan da Fransa’ya. 1979 yılına kadar kaldığı Fransa’da Şaha karşı halk harekâtı lideri olarak bir gece Tahran’a iner. Halk hareketi karşısında kanlı tedbirler dahi çare olamadığı için Şah Rıza ülkeyi terk eder.
Sene 1979 ve Humeyni liderliğinde yeni bir devlet kurulur. Adı İran İslam Cumhuriyeti. Lideri uzun dönem sürgün hayatı yaşamış Ayetullah Humeyni’dir. Bundan böyle mollaların hâkim olduğu bir iktidar mücadelesi yaşanacaktır.  Çünkü yeni bir devrim ve her devrimin kendi uygulaması söz konusu. Adından da belli olduğu gibi İslam Cumhuriyeti hemen her alanda bu devlet yapısı kendi karakterini uygular. Mollalar imtiyazlı sınıfı oluşturur. İlk İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanı seçimle seçilir. Ama bir yıl dayanmaz. Tekrar anarşik olaylar ve gayri memnunlar derken Irak-İran savaşı başlar. Irak-İran’a saldırır. Savaş sekiz yıl sürür. Bu zaman zarfında İran kendi içinde kenetlenir ve devrim güçlenir. İran  Şii merkezli bir devrim anlayışını radikal seviyede uygulamada başarılı olur. Şia inancında ki Ayetullahların yanılmazlık anlayışı devrimlerin gerçekleşmesine sebep olur. Velayeti fakih inancı bir Ayetullah ölünce diğerinin geçmesinin gerekliliği Cumhuriyetin yaşamasını sağlar. Humeyni 1989 da hakka yürüdüğü vakit “Velayeti fakih” müessesi işletilerek dini lider seçilmiştir. Ayetullah Humeyni’yle başlayan batı karşıtlığı İran’ı modern dünya da uzaklaştırdı. Çünkü o Batı İran’ı devrimden sonra sömüremiyordu.
 İran İslam Cumhuriyeti kendi sistemlerinin yerleşmesi için devrim ihraç kararıyla emperyal devletleri daha çok kızdırır. Özellikle ABD’nin koruma altına aldığı İsrail’e karşı İran’ın hamleleri onu çileden çıkarır. Halen günümüze kadar intikal eden bu istenmeyen tablo civardaki bütün ülkeleri endişelendirir. İran’ın devrim ihracının göstergesi Hizbullah örgütünün ön Asya’da ki bütün İslam devletlerinde varlığıyla görülür. Hedef İsrail olduğu için ABD en şedit yaptırımlardan kaçmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder