SORUMLU
ÖZGÜRLÜK VE BEDELİ
Sıddık DEMİR
Dengeler
değişmeye namzetse denizler kudurur.
Öyle kükremeler olur ki özgürlüğe ramak kala teneffüs edilen hava birden
yerini tekrar umutsuzluğa bırakır, eğer bu farkındalığın farkına varılmışsa
hayaller bir başka bahara kalır. Altyapı zayıflığı veya müstemleke kültürü
algısı bedel ödememeyi akıllılık sayar. Tadını bilmediği bir siyaset için veya
dünya için neler yapılır, bu fakirliğe nasıl tahammül edilir, tarihi bir
yükümlülük de yoksa ‘oh, gelen ağam giden paşam’ anlayışıyla gününü gün eden
toplum örneğiyle sorumlu, emaneti taşır görünür. Fakat bir şeyler olmaktadır.
Çok seyrek zuhur eden işaretlerdendir bunlar.
Bu
yazıdaki gaye sorumlu olanların sorumluluk alanlarını kullanış biçimleri
olacaktır. Akledenlerin esaretten gayri özgürlüğün tadına vararak ona
sahiplenme eğilimi paha biçilmez bir duruş. Bütün bukağıların çatır çatır
kırılması zevki, yediden yetmişe tüm bir milletin ortak payesi olması tarihte
çok az görülür bir gelişmedir. Örneğin kendi
tarihinde olan bir tavır… Yeter ki ölü toprağı üzerinde bir atmayı görsün.
Elindeki fırsatı değerlendirme noktasında gözü kara bir şuur veya şuursuzlukla
sakin limanlara demir atma olayı. Metafizik bir tasarruf, bu milletin bin
yıllık tarihinde hep görülmüş olup işareti de taa asr-ı saadette
verilmiştir.
“Beni
Kantura oğulları sizin mekânlarınıza atlarını bağladıkları vakit biliniz ki bu
emanet gayri onların olacaktır” mealindeki ifade ye karşı soru üzerine “Onlara
Türk derler” diyerek noktayı koyan tarihi bir hakikatle millet olarak ne kadar
büyük bir sorumluluk altına girilmiştir. İşin garibi bu sorumluluğun farkında
bile olmadan yaşanılması. Sanki fıtri bir özellik, lime lime işlenmiş
tabiatına. Son kalkışmada da görüldüğü gibi bir kemalat, bir şuur,
söylenilenler veya yaşananlar iddia ettiklerimizin senedidir. Yeter ki çok
seyrek de olsa bu olgunluğun, o oranda şuurlu yöneticilere rastlamasıyla dünya
dengelerini değiştirmede geç kalınmasın. Ay tutulmasında olduğu gibi Halk’taki
olgunluğa uygun tavır içinde olan sorumlu sınıf ani hizada görünmektedir.
Milletimiz açısında bu durum çok önemli, çok hayırlı gelişmelere gebedir. Tam
kıvamında olan maya…
Hünkâr
Mehmet’i Fatih yapan olgunluk, kemalat budur. Denilir ki;
Edirne’de
ikameti sırasında bir sabah tebdil-i kıyafetle normal bir vatandaşmış gibi
yanına aldığı yoldaşlarıyla beraber kapalı çarşıya alışveriş için çıkarlar. Her
bir bakkaldan aldığı ihtiyaca ilaveten ikinci bir ihtiyacı “Komşum siftah
etmedi onu da ondan alırsanız memnun olurum” söylemiyle alamayan bu şekilde
mütemadiyen her bir kalem için bir başka esnafa vararak ihtiyacını karşılamaya
çalışan hünkâr Mehmet, malikânesine vardıktan sonra yüksek sorumlularına bu
macerasını anlatır. Bilâhare “Bu milletle bırakın İstanbul u bütün dünya
fethedilir” diyerek sefer hazırlığı için
beklenilen yüksek ferasetin, engin şuur ve kemalâtın oluştuğunu görür. Ve önce
orası, bilahare yeryüzü fethedilir.
İnsanın
bir yüzü gülerken bir yüzün de hüzün oluşur zamanla. Devletlerin de öyle.
İhtiras ve hırs gibi iki canavarın varlığına rağmen sırat-ı müstakim üzere
olanların hâkim olduğu devlet, sivil toplum örgütleriyle aynı hedefe seyr-i
sülük eden devlet, içinde ne kadar canavarlaşan heva ve ihtiraslara gark olan
ayrılıklar, ihanetler olursa olsun onlara prim vermeden yoluna devam eder.
Birçoğumuz
bu bakış açısıyla ülkemizin başına gelen son kalkışma olayını değerlendirmeyebilir, basit bir partizan gözüyle olayları değerlendirerek işi
hafife alabiliriz. Öyle de olsa ileride tarih yazacaktır ve biz iç ve dış
dengeler silsilesinde ne kadar ağır bir badireden geçmiş olduğumuzu daha iyi
anlayacağız. Dünya dengelerinin tehlikeye girdiği şu dönemde üst akıl denilen
unsurların “ Böyle kalmaya devam etmen senin hayrına olur, daha fazla
dikleşmemelisin” diyerek bütün anti-demokratik yollarla terbiye edilmeye rıza
gösterilmeyip karşı durursan böyle gailelerle karşılaşmak mukadder olur.
Dünya beşten büyük
Dünya beşten büyük
Dünya
beşten büyük demenin nasıl bir yerlere korku saldığı görülmektedir. Diz
çöktürmek için her türlü gayri meşruluğu meşru gören o dengelerin zabitleri
daha hangi yolları deneyeceklerdir göreceğiz.