Sıddık Demir
Müstemleke
eğitimcilerin hoşnut olmadığı bir eğitim anlayışı önceleri Sosyal Bilimler
Lisesi olarak büyük şehirlerde kendini gösterdi. İkibinli yılların
başlangıcında bu liselerimizin açılışları gerçekleşti. Sayıları on iki, on üç
civarındaydı. Fen Liseleri ise çok önceleri hayata geçirilen projelerdi.
Ülkenin kalkınmasında Fen kafaların öne çıkarılması ve gelişen teknolojilerin
bu kafalarla takibi yapılarak muasır medeniyetler seviyesi yarışında Ülkeye
hizmet eden ilim adamlarının sayısını artırmaktı amaç. Nitekim bu amaca çoktan
ulaşılmıştı velakin ters gidende bir şey vardı.
Çok
zeki gençlerin bu alanlara yönlendirilmesi, getirisi itibari ile gereğinden
fazla itibar edilmesi ve alt yapı oluşturulması bir nevi müstemleke anlayışa da
hizmet gayesi taşıyordu. Üstün zekâlı gençler ilgi ve iltifatla beraber
dünyevilik ikbalin bu alanda olduklarını gördükleri için sosyal alanlara itibar
edemezlerdi. Tepede yönlendirme anlayışı açısından seçeneklerinin oluşması
beklenemezdi. Hadi diyelim ki Fen alanları bir Milletin hayatında çok önemli
olduğu için böyle bir yönlendirme normaldi.
Ya silahlı kuvvetlerin Subay kadroları için üstün zekâlı çocuklara aşırı
ihtiyaç duymasının sebebini nasıl izah edebiliriz. Askerlik gerekirse Milleti
için canını verme görevidir ve onun için Subay olunur. Vazifesi Milletini fiili
saldırılardan korumaktır. Onun için eğitim alır, onun için maaş alır. Yoksa
paşa paşa caka atarak yaşamak değildir.
Öyle
ise her an tehlike riski taşıyan bir kurumun üstün zekâlı insanlardan oluşan
kadrolaşması doğru mu? Çanakkale de verilen savaşın bedeli çok ağır olduğu
herkes tarafından bilinmektedir. Ekalliyet sınıfı çocuklarını yurt dışına
kaçırarak korudukları için yüksek tahsil çağındaki genç ve zeki Türk çocukları
gök girmiş ekin gibi orada biçildiler. Çanakkale de şehit olan o kuşağın yeri
uzun zaman doldurulamadı. Ekalliyet sınıfı savaş alanlarından kaçırarak
tahsillerini tamamlayan nesillerini adam yokluğunda Devletli yaptılar.
Sıkıntısını neredeyse bir asra yakın gördüğümüz yapılanmanın temeli bu azınlık
tarafından taa o zaman atılmıştı.
Devleti
ele geçiren, kendi değer yargılarına göre teamüller koyan o kadrolar asli
unsurla sürekli savaştılar. Bu savaş Çanakkalelerden çok büyüktü. Etkisi halen
ihtilaller ile devam eden savaş. Bu Milleti bir türlü kendine getiremeyen savaş.
Zihniyet savaşları. Böyle bir savaştan medet uman ekalliyet ve bağlantıları bu
ülkedeki üstün zekâlı gençlerin sosyal ilimlere yönelmesini hep engelledi.
Sosyal
bilimler karakteri icabı her türlü seçenekleri gören ve görmeye çalışan bir
sorumluluk yükler insana, tedbirlere çağrışım yaptırır, sürekli alarm
halindedir. Çünkü tasarımcıdır. Sorumlu durumdaki bu kadrolar mensubiyet
duyduğu Milleti kurttan kuştan korur. Hatta Ülke kalkınmasında çok önemli yeri
olan Fen alanlarında çalışan üstün zekâlı fencileri de sevk ve idare noktasında
planlar ve korur. Emperyalist istek ve arzulara karşı onların diri ve uyanık
olmaları yönünde tasarımlara imza atmaları vazifeleri dâhilindedir. Eğitimi
müstemlekeciliklerden çıkarır. Milli dinamiklerimizin sömürülmesine müsaade
etmez. Sosyal ilimlerin itibar gördüğü Milletler daha az sömürülmeye müsait
olurlar.
Bu
anlamda demek isteriz ki;
Yakın
zamanda ‘Sosyal Bilimler’ adı altında açılan lise dengi okullara ilaveten bugün
Başkentin tam ortasında, Ulus meydanında, Sosyal Bilimler Üniversitesi binaları
ve müştemilatı eğitime hazır açılmayı beklemektedir. Bu proje öyle böyle bir üniversite değil,
müthiş bir eğitim devrimidir. Yıllardır birçok Üniversitenin Fen Fakülteleri vardır,
çok ağır ve köklü eğitim almaktadırlar. Bu okul mezunlarının bir kısmı beyin
göçü gereği başka ileri Ülkelerin coğrafyalarına bu anlamda savrulmak
mecburiyetinde kalırlar. Bu anlayışın adıdır müstemleke eğitim.
Sosyal
Bilimler Üniversitesi ile bu kalelerinin fethi şu an itibari ile görülüyor.
Ülkenin daha bağımsız, daha yerli olmasının göstergesidir bu. Bundan böyle
umulur ki, üstün zekâlı gençlerimizin bir kısmı bu kurumlara yönelir. Sosyal
Bilimlerle yetişmiş bu kadrolar Ülke yönetiminde haklı olarak yer alırlarsa
müstemleke eğitim ile yetişen kadroların işgal ettiği yerleri onlar alır ve
bilahare Devletin istikbalinde milli ve yerli imzaları atarlar.
Sözün
özü;
Fen
alanları ile iştigali olanların sömürülmeye daha müsait olduğu halde, Sosyal
İlimler ile kendini geliştiren kadroların bu anlamda sömürüye karşı duruşunun
daha fazla olması aldıkları eğitimin karakteri ile
alakalıdır. Yıllar vardır ki liselerden bir yükseköğrenime geçiş için üsttün
zekâlı nesillerin Fen alanlarına kaydırıldığı bir gerçektir. Liselerde ki
haylaz ve daha az zeki çocukların sosyal basamaklarda çakılması ve ikinci sınıf
muamele görmeleri Sosyal Bilimlerin değerini göstermekte idi. İşte Devlet bu
boşluğu doldurmak maksadı ile sessiz sedasız Üniversiteleşme projesi ile
noktayı koymuştur.
Hayırlı
uğurlu olur inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder