“HAS KUL” FAYTONCU
MEHMET EFENDİ
Sıddık DEMİR
İkinci
Abdülhamit Hazretlerinin sadaret makamında bulunduğu yıllar…
İstihbarat
savaşlarının yapıldığı soğuk anlar…
Koca
İmparatorluğa diz çöktürmeyi başarmış ancak diz çökmüş Devletin devasa politik
liderinin hemen her alanda direnmesine gücü yetmeyen leş kargaları ülkenin
tepesinde adeta güneşi bile kapatacak şekilde karabasan gibi bir çaba içinde
mücadele ederler.
Gayeleri bitirici darbeyi indirmek.
Buna rağmen;
Buna rağmen;
“Has
Kul” denilen faytoncu Mehmet Efendi Rus sefaretinin önünde faytonculuğa devam
eder. Durak yeri hep orasıdır. Dönemin en önemli ulaşım aracı faytondur. Bilen
bilir. Günümüzdeki gibi motorlu taşıt yok. Fayton durağını günümüzde taksi
durağı olarak düşününüz. Yıllardır sefaretin önünde faytonculuk yapan Mehmet
Efendiye emir gelir, gereğini yap diye. O gün Mehmet Efendi faytonuna aldığı
Rus sefirinin sakin bir güzergâhta işini bitirir. Adli bir vaka imiş gibi
yargılanır. Ve Anadolu’daki bir vilayete cezasını çekmek için gönderilir.
Ancak
Mehmet Efendi daha yolda iken varacağı yerin mülki amirliğine gizli talimat
çoktan varmış bile. Talimatta “Gelen Mehmet Efendi benim Has Kulum ’dur.
Gerekenleri benim adıma yapasın. Bilahare evladı ayanını da yanına aldırarak
Krallar gibi yaşatasın” emri Devlet adına hayat bulur. Altında ki imza Sultan
Abdülhamit.
Eski
ve yeni Türkiye denildiği için bu anekdotla giriş yaptım. Eski Türkiye’de,
İstanbul’da Kıbrıs davası ile ilgili çok büyük bir nümayiş tertip edilir. Milli
Türk Talebe Birliği önderliğindeki bu nümayişe on binlerce insan katılır.
Cağaloğlu nümayişin merkezi olup Şişli ve Taksim arası adeta İnsan seli
görünümündedir. MTTB Başkanı Rasim Cinisli başta olmak üzere meşhur pop
sanatçısı Tarkan Tevetoğlu’nun dedesi Dr. Fethi Tevetoğlu, Hasan Korkmazcan,
Faruk Sükan, Prof. Recep Doksat Prof
Ayhan Songar’ın da aralarında olduğu bu nümayişi dağıtmak için ezik Türkiye’nin
ezik bürokratları zor kullanırlar.
Nümayişin
sebebi;
Kıbrıs
davası ve ora da yaşayan Türklere yönelik Yunanistan destekli EOK’cı vahşet
sürülerine karşı protesto mahiyeti arz etmektedir. Bundan rahatsız olan dönemin
İnönü Hükümeti nümayişçilerden ileri gelenleri yakalatarak askeri cemseler le
doğru Selimiye Kışlasına götürtür. Yalnız kışlaya varmadan cemse de atlayarak
kaçanlara asker göz yumar. Tekrar belirtelim o günün hükümeti değil, olaya
müdahale eden askerin göz yumduğu için elebaşların ezici çoğunluğu kaçar. Ancak
saf bir iki kişi ile beraber bizim istikbalin Avukatı Galip ERDEM ağabeyimiz
kaçmaz.
Diğer
bir iki kişi bilinmez ama bizim Galip ağabeyimiz Abdülhamit’in “HAS KUL”
hikâyesini bildiği için kendisine değil de kaçanlara acır. Ona göre “merkeze
varıp bir sıcak çay, bir sıcak çorba içilerek iltifatlarla gönderilmek varken,
kaçmak için çaba sarf etmek niçin” der kendi kendine. Yanılır. O Galip ERDEM ağabeyimiz (merhum) 69 kilo
olarak vardığı kışlada tam üç ay sonunda 39 kilo olarak çıkarak hayatına devam
eder. İşte eski Türkiye.
Yeni
Türkiye’de ekalliyetlerin veya onların hamisi güçlerin, aynı geleneği devam
ettirmeleri arzu ediliyor. Barbaros
Şansal denilen kan emici sülüklerin temsil ettiği kalıntılarda bu tavırlar
görülüyor. Hakaret et yanına kalsın, her türlü edepsizliği yap yanına kalsın,
Devlet’e ihanet et, Milletin mukaddeslerini hor gör hep yanına kalsın. Bu
alışkanlıklara artık yer olmadığı işaretleri görülüyor. Ülkemiz üzerinde
vesayeti alışkanlık haline getiren bütün güçlere karşı Devletin dik durması ve
boyun eğmemesi bütün çıplağı ile kendini gösteriyor. Ülkenin asıl sahipleri
nezdinde bu duruş itibar görüyor. Bu tavırlarda kamu vicdanı kendini buluyor.
Nihayet kamu, hedefine uygun yönetim kadrolarının organize li olmasını büyük
bir bahtiyarlıkla seyrediyor. Onu ikna ederek onun beklentisi doğrultusundaki
her türlü eyleme O hayatını koyuyor. Ne yaparsan yap, ama asli unsuru memnun
edecek şekilde yap. İşin odağında onun olduğunu unutma.
Barbaros
Şansal iti şahsında, daha bir o kadar” it milleti” var ki bunlara bu Ülke ’de
bu şekilde yaşama hakkı bundan böyle verilmemelidir. Vatandaşımız bu konularda
her daim hassastır. Ama Devlet’ten korkuyorlardı şimdiye kadar. Bayrağı
indirene tepki koyduğu için dünkü Türkiye’de hürriyetlerinden olduğuna dair
benzeri çok hikâyeler bilinir.
Başka
münferit örnekler de çoktur. Mesela bir de kendi yöremizden verelim. Keçiören
eski Belediye Başkanı Turgut Altınok’un bir A takımı vardı. Keçiören’lilerin
menfaatine park, bahçe, Pazar ve sokaklarda mütedeyyin insanlara karşı
rahatsızlık verenlerin tepesine organize edilmiş bir ekiple binerek
olumsuzlukları ortadan kaldırırdı. Halen Keçiören halkı bu güzel uygulamayı
unutmaz. Onun içindir ki partisinin değil de kendi gücü ile üç dönem başkan
olmuştur. Halktan yana uygulamalara, halkın beklentisi yönünde atılan adımlara
bu halk hep prim verir ve vermektedir.
Ondandır
ki bu Yönetim, böyle politikalarla Ülke gündeminde uzun süre kalmaktadır. Dün
“Kızıl Orduyu karşımıza mı alalım” diyen liderler bugün yoktur. Gerekirse
“Dünyayı bile karşımıza almalıyız” anlayışı bile Dünyanın hizaya geldiğini
bugün itibariyle göstermektedir. İşte ABD siz orta doğu. İşte Avrupa birliği
olmadan ve karşımızdayken oyun dışı kalma durumu, Irak’ın çark etmesi, PKK’nın
Sincar’dan çekileceğiz demesi hep bu iradenin sonucudur. Siyaset, feraset, güç
ve sağlam irade olduğu müddetçe, içte ekalliyetler, dışta sahipleri
kuduracaktır. Nitekim modacı Şansal’ın kudurduğu gibi.
Maya
tutmuştur Elhamdülillah. Birçok milli olan aydınların bile Devlet’in böyle
roller üstleneceğini tahmin edemezlerdi herhalde. Sultan ABDÜLHAMİT’in
siyasetine dönüş, Cumhuriyetin ilk döneminden iki binli yıllara kadar süren
ezik siyasetten uzaklaşış, devam eder inşallah. Yaşasın Türk Milleti ve onun
bugün ki lokomotif unsurları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder