7 Ocak 2017 Cumartesi

“HAS KUL” FAYTONCU MEHMET EFENDİ & Eğitimci, Araştırmacı - Yazar, Sıddık DEMİR

“HAS KUL” FAYTONCU MEHMET EFENDİ
       Sıddık DEMİR
            İkinci Abdülhamit Hazretlerinin sadaret makamında bulunduğu yıllar…
İstihbarat savaşlarının yapıldığı soğuk anlar…
Koca İmparatorluğa diz çöktürmeyi başarmış ancak diz çökmüş Devletin devasa politik liderinin hemen her alanda direnmesine gücü yetmeyen leş kargaları ülkenin tepesinde adeta güneşi bile kapatacak şekilde karabasan gibi bir çaba içinde mücadele ederler.
Gayeleri  bitirici darbeyi  indirmek.
Buna rağmen;
            “Has Kul” denilen faytoncu Mehmet Efendi Rus sefaretinin önünde faytonculuğa devam eder. Durak yeri hep orasıdır. Dönemin en önemli ulaşım aracı faytondur. Bilen bilir. Günümüzdeki gibi motorlu taşıt yok. Fayton durağını günümüzde taksi durağı olarak düşününüz. Yıllardır sefaretin önünde faytonculuk yapan Mehmet Efendiye emir gelir, gereğini yap diye. O gün Mehmet Efendi faytonuna aldığı Rus sefirinin sakin bir güzergâhta işini bitirir. Adli bir vaka imiş gibi yargılanır. Ve Anadolu’daki bir vilayete cezasını çekmek için gönderilir.
            Ancak Mehmet Efendi daha yolda iken varacağı yerin mülki amirliğine gizli talimat çoktan varmış bile. Talimatta “Gelen Mehmet Efendi benim Has Kulum ’dur. Gerekenleri benim adıma yapasın. Bilahare evladı ayanını da yanına aldırarak Krallar gibi yaşatasın” emri Devlet adına hayat bulur. Altında ki imza Sultan Abdülhamit.
            Eski ve yeni Türkiye denildiği için bu anekdotla giriş yaptım. Eski Türkiye’de, İstanbul’da Kıbrıs davası ile ilgili çok büyük bir nümayiş tertip edilir. Milli Türk Talebe Birliği önderliğindeki bu nümayişe on binlerce insan katılır. Cağaloğlu nümayişin merkezi olup Şişli ve Taksim arası adeta İnsan seli görünümündedir. MTTB Başkanı Rasim Cinisli başta olmak üzere meşhur pop sanatçısı Tarkan Tevetoğlu’nun dedesi Dr. Fethi Tevetoğlu, Hasan Korkmazcan, Faruk Sükan, Prof. Recep Doksat  Prof Ayhan Songar’ın da aralarında olduğu bu nümayişi dağıtmak için ezik Türkiye’nin ezik bürokratları zor kullanırlar.
            Nümayişin sebebi;
            Kıbrıs davası ve ora da yaşayan Türklere yönelik Yunanistan destekli EOK’cı vahşet sürülerine karşı protesto mahiyeti arz etmektedir. Bundan rahatsız olan dönemin İnönü Hükümeti nümayişçilerden ileri gelenleri yakalatarak askeri cemseler le doğru Selimiye Kışlasına götürtür. Yalnız kışlaya varmadan cemse de atlayarak kaçanlara asker göz yumar. Tekrar belirtelim o günün hükümeti değil, olaya müdahale eden askerin göz yumduğu için elebaşların ezici çoğunluğu kaçar. Ancak saf bir iki kişi ile beraber bizim istikbalin Avukatı Galip ERDEM ağabeyimiz kaçmaz.
            Diğer bir iki kişi bilinmez ama bizim Galip ağabeyimiz Abdülhamit’in “HAS KUL” hikâyesini bildiği için kendisine değil de kaçanlara acır. Ona göre “merkeze varıp bir sıcak çay, bir sıcak çorba içilerek iltifatlarla gönderilmek varken, kaçmak için çaba sarf etmek niçin” der kendi kendine. Yanılır.  O Galip ERDEM ağabeyimiz (merhum) 69 kilo olarak vardığı kışlada tam üç ay sonunda 39 kilo olarak çıkarak hayatına devam eder.  İşte eski Türkiye.
            Yeni Türkiye’de ekalliyetlerin veya onların hamisi güçlerin, aynı geleneği devam ettirmeleri arzu ediliyor.  Barbaros Şansal denilen kan emici sülüklerin temsil ettiği kalıntılarda bu tavırlar görülüyor. Hakaret et yanına kalsın, her türlü edepsizliği yap yanına kalsın, Devlet’e ihanet et, Milletin mukaddeslerini hor gör hep yanına kalsın. Bu alışkanlıklara artık yer olmadığı işaretleri görülüyor. Ülkemiz üzerinde vesayeti alışkanlık haline getiren bütün güçlere karşı Devletin dik durması ve boyun eğmemesi bütün çıplağı ile kendini gösteriyor. Ülkenin asıl sahipleri nezdinde bu duruş itibar görüyor. Bu tavırlarda kamu vicdanı kendini buluyor. Nihayet kamu, hedefine uygun yönetim kadrolarının organize li olmasını büyük bir bahtiyarlıkla seyrediyor. Onu ikna ederek onun beklentisi doğrultusundaki her türlü eyleme O hayatını koyuyor. Ne yaparsan yap, ama asli unsuru memnun edecek şekilde yap. İşin odağında onun olduğunu unutma.
            Barbaros Şansal iti şahsında, daha bir o kadar” it milleti” var ki bunlara bu Ülke ’de bu şekilde yaşama hakkı bundan böyle verilmemelidir. Vatandaşımız bu konularda her daim hassastır. Ama Devlet’ten korkuyorlardı şimdiye kadar. Bayrağı indirene tepki koyduğu için dünkü Türkiye’de hürriyetlerinden olduğuna dair benzeri çok hikâyeler bilinir.
            Başka münferit örnekler de çoktur. Mesela bir de kendi yöremizden verelim. Keçiören eski Belediye Başkanı Turgut Altınok’un bir A takımı vardı. Keçiören’lilerin menfaatine park, bahçe, Pazar ve sokaklarda mütedeyyin insanlara karşı rahatsızlık verenlerin tepesine organize edilmiş bir ekiple binerek olumsuzlukları ortadan kaldırırdı. Halen Keçiören halkı bu güzel uygulamayı unutmaz. Onun içindir ki partisinin değil de kendi gücü ile üç dönem başkan olmuştur. Halktan yana uygulamalara, halkın beklentisi yönünde atılan adımlara bu halk hep prim verir ve vermektedir.
            Ondandır ki bu Yönetim, böyle politikalarla Ülke gündeminde uzun süre kalmaktadır. Dün “Kızıl Orduyu karşımıza mı alalım” diyen liderler bugün yoktur. Gerekirse “Dünyayı bile karşımıza almalıyız” anlayışı bile Dünyanın hizaya geldiğini bugün itibariyle göstermektedir. İşte ABD siz orta doğu. İşte Avrupa birliği olmadan ve karşımızdayken oyun dışı kalma durumu, Irak’ın çark etmesi, PKK’nın Sincar’dan çekileceğiz demesi hep bu iradenin sonucudur. Siyaset, feraset, güç ve sağlam irade olduğu müddetçe, içte ekalliyetler, dışta sahipleri kuduracaktır. Nitekim modacı Şansal’ın kudurduğu gibi.
            Maya tutmuştur Elhamdülillah. Birçok milli olan aydınların bile Devlet’in böyle roller üstleneceğini tahmin edemezlerdi herhalde. Sultan ABDÜLHAMİT’in siyasetine dönüş, Cumhuriyetin ilk döneminden iki binli yıllara kadar süren ezik siyasetten uzaklaşış, devam eder inşallah. Yaşasın Türk Milleti ve onun bugün ki lokomotif unsurları. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder