ESHAB-I
KEHF
(Yedi
Uyurlar--Seven Seleepers)
Sıddık DEMİR
K.Maraş’a bağlı Afşin (Efsus)
ilçesi, meşhur iman erlerinden “Yedi Gencin” sır olduğu mağaranın bulunduğu
mekandır. Yeryüzünde başta İspanya olmak üzere, Afganistan, Suriye gibi birçok
dünya devletlerinde varlığına inanılır. Ülkemizde ise Afşin dışında yine birçok
yerde iman mağarasına ait inanışlar vardır. Efes ve Tarsus bunlardan
bazıları.
Malumunuz; Eshab-ı Kehf’in anlamı ‘Mağara
arkadaşları veya Yedi Uyurlardır’. Hrıstiyan
kültüründe ise ‘Seven Steepers’ denilmektedir.
Yedi inanan gencin putperest
Dakyanus’un zulmünden kaçarak sığındıkları mağaradan sır olmalarına ilişkin
rivayetlere ve kutsal kitabımızdaki KEHF suresindeki işaretlere dayanılarak bu
olayın Efsus’ta (Afşin) yaşandığını araştırmacılar beyan ediyorlar. Dünya’da ve ülkemizde toplam
38 yerde sahiplenilen bu olayın delillere en uygun yaşadıkları mekan, kuvvetle
muhtemel Anadolu toprağında Efsus ve Tarsus’tan ibaret olan yerlerdir.
Çağdaş alimlerden Prof. Dr. Faruk
Sümer Hoca’nın bizzat kendisinin
araştırarak “Yabanlu Pazarı ve Eshab-ı Kehf” isimli eserlerinde, ‘Yedi Uyurlar’ ve
sır oldukları mağaranın Efsus’ta (Afşin) olduğunu vurgular.
Afin ilçesi aydınları, yerel sivil
toplum örgütleri vasıtasıyla Prof. Dr.
Faruk Sümer ve diğer bilumum delillere dayanarak açmış oldukları hukuki dava
ile ‘Yedi Uyurlar’ mağarasının kendi ilçelerinde olduğuna dair tescille resmi
olarak da sahiplenmişler.
Yine, halen Rotterdam İslam
Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Hoca’nın talimatıyla bazı
talebelerinin,Tarsus sivil toplum örgütlerinin talebi üzerine yapmış oldukları
bir çalışma mevcuttur. Bu çalışmaya göre Efsus’a rakip, bilinen sahiplenme
yanında ilahi kitabımız Kuran-ı Kerim’in dillendirmesine delil olmaktan çok
uzak bir yorum şekliyle Tarsus’ta olduğu iddiası var.
Bu konularla ilgili uzun zamandır
kaynak taraması yanında, iddia edilen yörelerle ilgili bizzat muşaadem olmuştur.
Buna göre Tarsus ve Efes, elimizdeki delillere uymamaktadır.
‘Yedi uyurlar’ ile ilgili arayış ve
merak, bu coğrafyada yaşamış bütün uygarlıkların ve bütün kudretli
yöneticilerin ilgisini çekmiş.
Gerçeğe ulaşmak için yapılan ilmi
metotların çoğu Efsus’u işaret eder. Diğer alternatifleri, siyasetten ve kültürel
anlamda sahiplenme kaygısı olacağı için
tarafsızlığa gölge düşürür maiyet arz etmektedir.
Öyle olmuş olsaydı:
Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı I.Alaattin
Keykubat’ın ‘Yedi Uyurları’, İzmir-Efes ten başlayan ve hemen yanı
başındaki Tarsus heyetine de bizzat kendisi iştirak ederek yapmış olduğu araştırmada mutmain olmadığı
için Afşin’e (Efsus) gönderdiği ilim
adamları konseyinin ilettiği rapora binaen gerçeğe en yakın olanı öğrenir.
Bölgenin imarı ve düzenlenmesi yanında mevcut olan İsa Mescit’ini de kapsayacak
genişlikte Cami ve Ribat yapımı için bizzat Maraş valisi(emiri) Nasurettin
Hasan’a talimat vererek günümüze kadar ulaşmış olan eserlerin yapımını da
sağlamış olur.
Sultan Alaattin Keykubat, şayet “Yedi Uyurlar”ın sır olduğu mağaranın Tarsus’ta
olduğuna kanaat getirmiş olsaydı, yüzlerce kilometre uzaklıktaki Afşin’i seçerek bunca
masrafı yaparmıydı.?
Eshab-ı Kehf’in Tarsus’ta olduğu
iddiası Evliya Çelebi’ye dayanır. Bu gezginimiz Tarsus’a uğramış, oradaki yöre
halkının genel kanaatini aktarmış, ancak Afşin’e hiç gitmemiş. Eğer Afşin’e
gitmiş olsaydı, en azında Tarsus’ta istisna da olsa ‘Yedi iman’ erlerinin
ismine rastlamadığı halde , Afşin’de hemen her ailede bu isimlerin yaşadığını
görürde ona göre yazacağını yazardı.
İsa Mescit’i:
‘Yedi Uyurlar’ olarak bilinen ‘Eshab-ı
Kehf’in’ sır oldukları tarih M.S.65-70 yılları
arası, mağarada “En uzun gün”
uyutulurlar. Uyandırılınca tarihin
M.S. 370-375 arası olduğu mucize olayda,
tam 309 yıl yattıklarını “Kur-an” tescillemektedir. Oysa bu iman erleri, uzun
bir gün uyuyup uyandıklarını zannederler.
İçlerinden, Yemliha’yı yiyecek
almak için, üzerinde Dakyanus’un resmi olan gümüş para ile Afşin’e (Efsus) gönderirler. Yemliha fırıncıya vararak ekmeği
alır. Parasını uzatınca bütün dikkatleri üzerine çeker. Antika kabul edilen bu
paranın akıbeti sorulur. Define bulmuşsun, bu paraların geri kalanı nerede bize
göstermelisin gibisinde sataşmaların
ardında olaya resmi zevatların da karışmasıyla iş, Emir’e kadar ulaşır. Yemliha
başlarında geçen hikaye’yi anlatınca, bunların ‘Yedi kutsal gençlerden
oldukları anlaşılır. Zaten hikayeleri bir efsane olmuş dilden dile gündemden
hiç düşmeden o ana kadar yaşadığı için, bu genç adamın anlattıklarına hiç
şüpheye yer vermeden iman edilir.
Dakyanus öleli asırlar olmuştur.
Yerine nice putperes Emir gelir geçer. Efsus denilen mekanda her şey değiştiği
gibi yeni atanan Emirlerin dindar oldukları gerçeği de kendini gösterir. İşte bu
imanlı ve bir o kadarda şanslı Emirin Adı TEODÜS’dür. Teodüs Yemliha’nın dava
arkadaşlarına ulaşmak ve bu tarihi olaya şahitlik edebilmek için yanına
Yemliha’yı da alarak mağaraya gider. Hepsini teker teker gözyaşları içinde
kucaklar.
Yemliha arkadaşlarına;
“Bir gün değil çok zamandır
uyumuşuz. Belki yüzlerce sene…Efsus’da her şey değişmiş. Hiçbir şey eskisi gibi
değil…Zalim Emir Dakyanus’un yerinde yeller esiyor. İnsanlar onu ancak para
üzerinde tanıyor. Şimdi çok şükür herkes tahmin edemediğimiz kadar inançlı
olmuş. Bakın; İşte yeni Emir bizi muhabbetle karşıladı. Sizleri teker teker
bağrına bastı. Çok şükür Allah’ımıza, bize bu günleri de gösterdi” Dedikten sonra
arkadaşları;
“Peki şimdi ne yapacağız” dediler.
Bunun üzerine hep birlikte ellerini
ve yüreklerini ona döndürerek, “Bildiğin
gibi yap ey Hak” dediklerinde Allah(cc)onları tekrar uyutur.
Bilahare Emir Teodüs bu mağaranın kapısını içine alan
bir tapınma yeri yaptırır. İslami kaynaklar mağaranın üstüne ibadet veya ziyaret amaçlı
yapılan bu küçük binaya “İsa mescidi”
demektedir. Alaattin Keykubat’ın yaptırdığı Cami ise, İsa mescidi’ni içine
alacak şekilde inşa edilmiş çok daha görkemli bir yapıdır. Ve halen zarafetini
korumaktadır. Ayet; “İşte onları nasıl uyuttuysak öylede uyandırdık”.Kehf/19-20
Hz. İsa Efendimizin ebediyete
irtikalinden sonra takiben 12 havarisinden biri olan Yuhannes (Mustafa Asım
Köksal’a göre) Peygamber davasını tebliğ için
Hatay üzerinde, o zaman Kapadokya eyaletine bağlı Efsus’a gelir. Şehir
adeta site devleti gibi kalelerle çevrili ve giriş çıkışlar şartnamelere bağlı
olduğu için Yuhannes; Eflatun felsefesinde hareketle putperest olan Efsus emiri
Dakyanus’un putlarına tazim etmeden şehre giremeyeceğini anlayınca, şehrin
hemen kuzey doğusunda umuma hizmet için var olan bir hamama tellak olarak girerek çalışmaya başlar.
Bir dava adamı olma bilincini
yitirmeden, hamama gelen müşterileri, en başta şehrin ileri gelenlerinin
çocuklarını irşat etmeye başlar. Şehrin ileri gelen ailelerden olup putperest
Dakyanus’un yönetiminde bulunan insanların çocukları-Yemliha, Mekselina Mislina
(Eshab-ı yeminin oğulları) Mernuş, Tebernuş, Sezernuş (Eshab-ı Yesarin
oğulları) adında altı genç Yuhannes tarafından Allah’a ve peygamberi Hz. İsa’ya
iman ettirilir.
Zamanla iman esaslarını veya muamelat kısmını
da yerine getiren altı gencin bu durumu
Dakyanus’a ispiyon edilir. İsevilik şeriatı mensuplarının çok ciddi zulümlerle
ve aşırı tedbirle karşılaştıkları bilindiği halde, bu altı genç itibarlı ailelerden oldukları için Dakyanus
tarafında başlangıçta biraz musama ile karşılanır.
Olayın ifşasında sonra Yuhannes
Efsus’u terk ederek Efes’e doğru yol ala dursun, Dakyanus bu altı geçle ilgili;
“ Ben Ninovaya (Musul) gidiyorum. Dönene kadar, bu gençleri tekrar putlarımıza tapar halde bulmalıyım.” Diyerek
babalarını uyarır. Dakyanus’un
dönmesine yakın bu altı genç, fikir birliği ederek şehirde kaçmayı kararlaştırır. Şehrin
kuzey kapısında gerekli hazırlıkları da yaparak çıkarlar. Şehrin dışında koyunlarını
otlatan çoban ‘Ketattetayyus’ la
karşılaşırlar. Çoban ve köpeği Kıtmir’de onlara katılır. Böylece yedi insan bir
de Kıtmir…
Çoban yöreyi iyi bildiği için
saklanacak mağarayı tespit eder. Ve öylece Eshab-ı Kehf (mağara arkadaşları)
önemli bir dönüm noktasına gelir.
Ninova’dan (bugünkü Musul) dönen
Dakyanus, ilk iş olarak iman etmiş bu delikanlıları sorar. Babaları kem-küm
eder, ama Dakyanus kaçtıklarını anlayınca daha da celallenir. Dört bir tarafa
izciler gönderir. Mağarada oldukları tespit edilir. Mahiyetiyle beraber
mağaraya kadar gelir. Ama içerisi cesaret edip girilecek gibi değil. Allah’ü
teala öyle bir hal oluşturmuş ki, kul olan hiçbir insan cesaret edipte içeri
girerek onları çıkarmaya gücü yetmez. Ayette “Sen onları görseydin
heybetlerinden dolayı ürker kaçardın.” Dediği bir hal…
Öyleyse mağaranın önünü taş duvarla
kapatalım da açlıktan ve havasızlıktan ölsünler, uyarısı Dakyanus’u ikna etmeye
yeter. Ve öyle de yapılır.
Denilir
ki;
Duvar örülürken Dakyanus’un
sarayında görevli olup, iman ettiği bilinmeyen bir yetkilinin gizlice ‘Yedi uyurların’
isimlerinin işlendiği bir bakır levhayı içeri atar. Bu levha ‘Rakıym’ olarak bilinir.
Hıristiyanlığın resmi olarak
kabulü;
Gerek Roma’da, gerekse Bizans’ta
Din karşısında tutunamayan putperestlik, kardan adam gibi erir gider. İnanan
insanlara yapılan onlarca, binlerce zulümden sonra, alttan gelen taleplere
karşı imparatorlar kerende olsa bu gerçeği, kendi saltanatlarının selameti için
kabul ederler. Kostantin’de 313 de kabul
ettiği bu dinin ileri gelenlerini 325 de İznik’te toplayarak yazılmış yüze yakın İncil kitabı için de
dördünü (Luka, Matta, Yuhannes, Markos) kabul ederek diğerlerini iptal ettirip
yaktırır.
İznik Konsülü olarak bilinen
tarihten 45-50 yıl sonra TEODÜS adında inançlı bir emir Kapadokya eyaleti Efsus
şehrine görevlendirilir. Efsus’a geldiği günden itibaren dini mahiyette
kültürel faaliyet ve kalıcı mabetler yanında, putperestliğe ait her şeye karşı
açılan mücadele ile TEODÜS kendini gösterir. “Seven Steepers” dedikleri yedi
gencin mağara olayı Efsus’ta kuşaktan kuşağa intikal eden bir olay olduğu için
bir şekilde Emir TEODÜS’de öğrenmiş olur.
Ayet:
“Onlar mağaralarında üçyüz sene
kaldılar ve buna dokuz yıl daha kattılar”(kehf/25)
Ayet:
“Bunun üzerine bizde onların
üzerine nice yıllar uykuya daldıracak perde vurduk”(onların kulakları üzerine
sayılı seneler vurduk=Kehf suresi)
Ayet:
Onlara baksaydın görürdün ki güneş
doğunca mağaranın sağından dolaşır, batarken de sol tarafından onları makaslardı.
Kehf/17
Çoban İlyas rüyasında;
“Orada bir mağara olmalıdır. Ora
duvarla örülü. Orayı açarsan koyunların için iyi bir barınak olur” gibi hitap
şekliyle defalarca uyanır. Bir sabah yanında iki işçi alarak rüyasında dillendirilen
yere gelir. İnsan yapısı olduğu belli
olan duvarı yıkar ve mağarayı eski haline getirir. Üstelik mağarada birikmiş
sudan da kana kana içerler. Ancak “Yedi genç ve köpekleri Kıtmir” üzerine öyle
bir perde çekilmiştir ki Çoban İlyas’ın onları görmesi mümkün değil.
Yeni Emir TEODÜS döneminde din alimleri
Emir’in makamında sabahlara kadar ilmi ve dini münazara ederler. Özellikle bazı dini konularda ittifak etmeleri mümkün
görünmez.”Yeniden diriliş” veya “Ahiret” konusu tartışmalı geçer. TEODÜS
“Yeniden bedenleşme, yani öldükten sonra tekrar dirilişe” inananların safında
yer alır. Bunun için de Hz.Üzeyir peygamberin Allah tarafından öldürülüp, tam
bir asır sonra diriltildiği örneğini verse de tek bir örneğin genel kaide
olmayacağı beyanla karşı grup kendi görüşünü gündemden düşürmez.
İşte böyle bir ortamda Allah(c.c)
Çoban İlyas kanalıyla duvarı yıktırır. Ve Yemliha’yı Dakyanus parasıyla Efsus’a
ekmek almaya indirir. Esnafın uyanıklığıyla Yemliha ve arkadaşlarının hikayesi,
böyle bir tartışma ortamında TEODÜS’ün huzurunda ve ahalinin şahitliğiyle “Yeniden
dirilme” Kur’an deyimiyle “Vel basu badel mevt” ün gerçekleşeceğine bu
mucizeyle bir daha iman edilir.
Peygamberimizin olaya vukufu;
Münafıklar onun için;
“O cahildir, tarih bilgisi yok, yakındaki
alim papazlardan tuzak sorular bularak ona soralım. Bilemeyeceği için rezil
olsun.” Babında hinlik düşünerek, düşündüklerini gerçekleştirirler. Bir
mecliste yaklaşarak, gayet nazikçe;
Efendim; Bize Zürkarneyn, Eshab-ı Kehf ve
Ruh’tan bahseder misiniz veya Hızır-Musa ilişkisinden söz eder misiniz? Derler.
Resulullah inşallah demeden, Cibril tarafından bu suallere cevap bulacağı
düşüncesiyle bir gün gibi bir mühlet vererek bilgilendireceğini söyler.
Haftalar geçmesine rağmen Cibril
gelmez. Çok sıkıntıya düştüğü an “İnşallah” demediği hatırlatılarak KEHF suresi
iner. İsmi üzerinde KEHF suresi, Eshab-ı Kehf, Zulkarneyn ve Hızır-Musa olayını
bütün çıplaklığıyla anlatır. Münafıklar doğruluğunu papazlara onaylatırlar ama
yine de münafık kalırlar. Nasip bu olmazsa olmaz. İstersen Deveyi iğnenin
deliğinden geçir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder