23 Şubat 2017 Perşembe

"NAZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİNDEKİ TOPLANTI", Eğitimci, Araştırmacı - Yazar: SIDDIK DEMİR

NAZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİNDEKİ TOPLANTI
             Sıddık DEMİR
            Nazım Hikmet kültür merkezinin hemen yanı başında bulunan Sami Efendi camisinde namazımızı kılarak salona geçmek istedik. Tam cami avlusunda iken meraklı bir vatandaş “etrafta ne kadar araba var, bu kalabalığın sebebi nedir” diye sorunca, bizden önce bu söze hemen atlayan bir zevat “şer cephesinin toplantısı” diyerek soru soranın merakını gidermiş oldu. Ardından “Allah bu Fetocuların belasını versin” diyerek içeri girdi.
            Biraz yüksek sesle;
            “Bu türden yaklaşım tarzı Müslümana yakışmaz. İnsanlar demokratik haklarını kullanmakta özgürler. Neticede bu referandumu ölüm kalım meselesi gibi göstermek yakışmaz. Şu an için cami cemaatinden omuz omuza namaz kılanlar dahi tercihlerini farklı yapabilirler” gibi sözleri cevaben sarf ettiysek de bu tepkimizin yarısını duydu veya duymadan yanımızdan uzaklaştı.
            Namazdan sonra salona geçtik. İçeri girmek izdihama rağmen zor değildi. Geniş bir salon ve üst katlarla beraber kültür merkezinin bahçesi dahi dolu olup sinevizyon gösterili konuşmalar başladı. Biz varmadan İstiklal Marşı okundu mu bilmiyorum ancak andımıza benzer şeylerle beraber Atatürk’ün gençliğe hitabesi okundu. Onuncu yıl marşının okunmamasını şahsen ben eksiklik olarak gördüm. Bu marş orada bulunanların atmosfere uygundu.
            Parti içi muhalif adayların hepsinin de hazır olduğu gözlendi. Aralarında ki liderlik çekişmesi Yusuf Halaçoğlu’nun tek konuşmacı olarak seçilmesiyle daha bariz anlaşılıyordu. Yusuf Hocanın uzun bir konuşması ardında bu salonu kendilerine sunduğu için Yenimahalle ilçesinin CHP’li Belediye Başkanına büyük bir alkış tutturularak toplantı nihayete erdi.
            Anlaşılıyordu ki Büyük Şehir Belediye Başkanı yetkisi dâhilinde bir salon tutmakta zorlanmışlardı. Muhalif lider adaylarının öncülüğünde gayri memnun milliyetçiler bu atmosferle deşarj oldu. Gördüğüm kadarı ile iyi bir moral buldular. “Körler sağırlar birbirlerini ağırlar” derler ya hangi grubun içine girilse konuşulalar aynı. Devlet Bahçeli aleyhtarlığı ve İktidar karşıtlığı ortak noktaları olup bu hedefler siyaseten dillerine düşmüş bir amentü gibiydi.
            Karamsar tablolar bizim de içimizi kararttı. 68’ler grubuna 78’ler grubu da karışınca yaş ortalaması 60 civarında iki üç bin insanın varlığı kendini gösteriyordu. Genç insan son derece azdı. Sanıyorum onlar daha farklı düşündüklerinden bu işin bu kadar abartılmasına bir anlam veremedikleri için ilgilenmemiş olabilirlerdi.
            Tarımla uğraşan veya uğraşmayan bizim köylümüz bildiği maydanozun, reyhanın, ıspanak ve tere vb. gibi Nebahatların susuz veya bakımsız kaldıklarında “tohuma kalktı veya tohuma geçti” derler. Bu Nebahatlar tohuma geçince gayri onlardan fayda umulmaz O Nebahatlar, o mevsim için miadını doldurmuş olup yeni ürünler için toprak tekrar işlenir. Tıpkı öyle. Benzetmek gibi olmasın ama ortalama yaşın 60 olduğu iki üç bin iştirakçinin yüzde yüzüne yakın görünümü, bu kadro tohuma geçmiştir düşüncesine itti bizi. Hakikaten öyle.
            Siyaseten bitmiş, bürokrat olarak “ununu elemiş, eleğini asmış” pozisyondaki bu insanların içlerindeki ukdeye yönelik ezikliklerinin harman olduğu kendini gösteriyordu.
            Fikri farklılığa gelince;
            Dillendirdikleri; ezici çoğunlukla hayır çıkacak, hayır çıkınca bahçeli tıpış tıpış gidecek, Erdoğan’ın tek adamlığı hayali gerçekleşmeyecek, ülke ekonomik olarak çökecek, en kısa zamanda seçim olacak gibi çok su götürmez zayıf mantıkla kurgulanan hayaller… Derler ya “hayal fakirin ekmeği imiş, ye babam ye”.
            Şöyle düşünenleri yok denecek kadar az: 
            1- “Hayır” için niyetlenen bizler bundan önceki referandumlarda da hep hayır dedik. Hatta MHP’nin de içinde olduğu bütün muhalif unsurlarla tek başına AKP’ye üstün gelemedik. O halde bu referandumda da bizler, milliyetçilik vatanseverlik adına hayır dersek demek ki hiç bir şey değişmeyecek. Üstelik bu oylamada blok olarak ağırlığımızı da koyamayacağız. Bölünmüşlük mutlaka yaşanacaktır. Çünkü hali hazırda bir parti teşkilatı var ve biz parti içi muhalifler kadar güçlüler.  Bunu görmemezlik yapamayız. Ona göre oturup düşünmeliyiz. Ayağımızı yere basarak hayallere kapılmamalıyız. En kötü ihtimalle MHP’linin en az yarısı “Evet” diyeceği gün gibi ortadadır. Öyle olunca da ortalama yüzde 60 evet çıkacağı görülüyor. Halkın iradesi böyle tecelli edeceğe benzer. Bu iradeye aykırı olmak halkın karşısında olmak demektir.
            2-Seksen iki ihtilali anayasasında memnun olan hiçbir parti, hiçbir kurum ve kuruluş yoktur. Ancak ortak bir irade olmadığı için bu anayasa bir türlü sivilleşememiştir. Şu anda parlamentoda dört tane grubu olan parti var. Birisi bölücü olduğu için onu geçelim. İkisi muhafazakâr milliyetçi, diğeri de solcu parti. İki sağ partinin yan yana gelerek anlaşmasıyla yepyeni bir fırsat yakalanmıştır. Bize ne oluyor da şer güçleri ile aynı safta oluyoruz. Niyetler farklı olsa da getirisi itibari ile aynı kampta görünüyoruz. Bu bize ar olmalıdır.
            3- Emperyalist devletlerden şikâyet ediyoruz yıllardır. “Milli devlet, güçlü iktidar” her daim arzumuzdur. Bölgemizde bu açıda kendine ait duruş sergileyen iki ülkeden biriyiz. İran ve Türkiye. Ülkemizin dik durması düşmanları çok korkutuyor. Alışkanlıklarına bundan böyle fırsat vermeyen bir Türkiye var. Sevmesek de, oy vermesek de, yiğidin hakkını vermek babında Allah var bu Erdoğan çok yürekli, yiğit ve çalışkan bir adam. Bazı olumsuzluklarına rağmen olumlu yönü o kadar çok ki hakkını teslim etmek lazım. Bu adam, çok ciddi bela ve tuzaklardan kurtuldu. Şayet bu suikastların biri gerçekleşmiş olsaydı bizim elimize ne geçecekti. Allah bize akıl versin de bu körlükten bir an önce kurtulalım.
            4- Tek adam otoriterliği deyip duruyoruz. Yeni sistem şayet kabul edilirse Erdoğan’ın tek adamlığı gücü itibariyle kabul edilemez diyoruz. Hâlbuki şu an ki durumu akletmiyoruz. Mevcut anayasaya göre Erdoğan’ın yani Cumhurbaşkanlığı makamının gücü devasa büyüklüktedir. Kolay kolay vatana ihanet haricinde yargılanamaz. Yeni sistemde bu kadar güçlü olamayacağı sundukları metinde var. Üstelik üçte iki çoğunluk oluşursa yargılanacağı yazılıdır. Hiç sorumluluğu olmayan ve yargılanamayan bir makamın, sorgulanabilir sorumluluğu olduğu ortadadır. Eğer siyasetçi değilsem bu gerçeği neden bertaraf ederek boşa emek sarf ediyorum. Milliyetçi, muhafazakâr bir vatandaş olarak kendime gelmeliyim.
            5- Mevcut Parlamenter sistemin çok partili hayata geçtiğimiz yıllardan itibaren içindeyiz. Ortalama 60 yaşların milliyetçileri veya vatandaşları olarak o kadar aksaklıklar gördük ki, partiler it dalaşını bırakıp memlekete hizmet etmeyi hep geri plana attıklar. Başkan kolay kolay seçemediler. Koalisyonun ortak programı bile çoğu zaman uygulanmadı. Bakanlık sayılarında anlaşamadılar. Biri öyle, biri böyle sürekli çekiştiler. Bu kötü sistemden kimse hoşnut olmadı. Yeni teklif edilen sistemle ilgili tecrübe anlamında bir şey yaşamadık ki düşman oluyoruz. Bizler manyakmıyız ki “doğmamış çocuğa don biçerek” yeni sunulan bir projeye karşı bu kadar aşırı bir şekilde karşı çıkarak adeta kamplar oluşturup bir nevi bölücülük yapıyoruz. Aklını peynir ekmekle yiyen insanlar gibi olmamalıyız. Çünkü biz milliyetçiyiz, vatanseverleriz.  Lanet olsun liderlik çekişmeleri için bizleri kullananlara.
            6- Tam yarım asırdır Parlamenter Sistem içinde siyasi mücadele veren bir kadronun inanmış adamlarıyız. Onca verilen emeğe, akıtılan tere ve dahası verilen cana rağmen hakkımız olduğu halde bir türlü iktidar olamıyoruz. Bizim kuşak şimdi hazan mevsimini yaşıyor. Herhalde bizimde gözümüz açık gideceğe benzer. O halde bu yapı içinde iktidar olmamız mümkün görünmüyor. Bari geleceğin takipçileri için yeni arayışlar içine girmemizin ne sakıncası var. Bugünkü siyasi aktörler yarın yok olacaktır. Meydan bizim kumaşımızda siyasilere neden kalmasın. Parlamenter sistemde ulaşamadığımız hedefe yeni sistemde varmak daha kolay görünüyor. Yeter ki biraz ileriyi görelim. Yüce kitabımızda Yaradan birçok yerde “hiç akletmezmisiniz” diye aklımıza vurgu yaparak bizi uyardığı halde… Ah eşek kafam ah…
            “YOK DENECEK KADAR AZ” başlığı ile sıraladığımız hayali senaryoda ki empati düşünce tarzı dahi özgürlüğün vermiş olduğu nimet olmalıdır. Olmaz, ama olur düşüncesi ve umuduyla bu kesim adına o kültürün bir bireyine hayal kurdurduk. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder