3 Şubat 2017 Cuma

PARTİZANLIK VEYA ZOMBİLİK - Sıddık Demir

PARTİZANLIK VEYA ZOMBİLİK
Sıddık Demir
Afrika kabilelerinde görülen “Yaşayan Ölüler” vardır. Cengiz Aytmatov’un “Mankurtları” gibidirler.  Bunlara kısaca “Zombi” de denir. Mankurt veya Zombi olarak bilinen insan görünümünde ki bu robotlar, geçirilmiş oldukları işkence metotlarına direnemedikleri için aldıkları yeni halden sorumlu tutulmazlar.
Ülkemizde ki insanlarımızın bir kısmında görülen, Mankurtlaşma veya Zombileşme, benzeri bildik işkence metotlarından geçmiş olsalar acırız hallerine. İyileşmeleri için bin bir dua ve niyazda bulunuruz. Çünkü gönüllülük yoktur bu olay da. Kaderin örmüş olduğu çok vahşi bir tuzaktır bu sonuç onlar için. İnsanlık ayıbıdır. Ama neylersin, o günün acımasız metotları ile insanlar robotlaştırılarak ordular oluşturuluyordu.
Bahsedilen kader kurbanlarının şartlarını yaşamadan gönüllü oluşan Zombiliğe örnek teşkil edilenlere çevremizde çok rastlamaktayız. Anlamakta zorlandığımız, bir zamanlar kader birliği yaptığımız bu kesimdeki eski dost ve tanıdıkların içine düştükleri Zombi veya Mankurtluklar sık sık kendini göstermektedir. Aile ve sosyal hayatını rezil edecek, hayat memat noktasında görevi ya da sıkıntısı olmayan kişilerin Mankurtlaşması veya Zombileşmesi neyin nesidir? Dilimizin döndüğü, kalemimizin işlediği ölçüde analizini yapmak istersek;
Kültür değişimine veya kırınımına hiç şüphesiz siyasetin etkisi vardır. Birbirine çok mesafeli birtakım sivil toplum örgütlerin veya partilerin etkisi büyüktür. Üstüne üstük bir de doğal değişimin ayağı olan zaman faktörünü de eklersek, kuşaklar arası uçurumların açıldığı rahat görülür. Biz işin doğal olmayan gönüllülük esasına göre bazı kişilerin nasıl Mankurlaştığı veya Zombileştiğini anlamaya çalışıyoruz. Bir defa kafasının içinde putları olan insanlar bu sınıfa aday olanlardır. Okumayan, okuduğunu anlamayan, ulaştığı bilgi ile yeni sentezlere varamayanlar bu pazarın adayıdırlar.
Sloganik savunmaların içini dolduramayan bireyler, başkasının kafaları ile düşündükleri için en iyi adaydırlar. Mesela; Temiz ve muhafazakâr bir ailenin olgun yaştaki evladı basit bir kaza sonu suçlu bulunur. Cezasını çekmek için bir müddet hapis yatar. Koğuşta ileri yaşta Komünist bir mahkûmla yan yana kalmak durumunda kalır. Sloganik bilgiler dışında boş olduğu için Komünist mahkûmun ilgilenmesiyle beyni yıkanır. Mahkûmiyetten sonra evine gelir. Büyük bir sevinç içerisinde kapıyı açan annesine hitaben, ilk cümlesi “Sistemin kölesi nasılsın?” diyerek hal hatır sorması…
Daha genele gelirsek. Yavuz Sultan SELİM Köprüsü’nün temeli atılmadan ismi açıklandı. Malum çevreler itiraz etti. Tartışmalar başladı. İlgi çeken tartışmaya Milliyetçi olduğu iddiasında ki Yeniçağ Gazetesi de katıldı. O zaman Genel Yayın Yönetmeni, köprünün ismini taşıyan Yavuz Selim Demirağ adında bir gazeteci idi. Son dönemlerde gündemde olan bu yönetmenin sorumluluğundaki Yeniçağ Gazetesi “Bu ismin o köprüye verilmesi Türk Milleti’nin içine nifak sokmaktır. Hükümet bula bula bu ismimi buldu ” şeklinde başlık attı. Gazetenin okuyucuları belli olduğu için, bu başlık bir kısmının şahsında rahatsızlık oluştursa da, kol kırılır yen içinde anlayışı ile homurdanmalar fazla sürmedi.
Aynı gün, bu başlığın sebebini sormak için kendisi ile bağlantı kuran eski Kahramanmaraş Milletvekili “ Biz ismi değil de bu ismi verenleri kınamak için o baş manşeti attık” gibi hiçte inandırıcı olmayan cevap aldı. Zombiliğin diğer adı da aşırı partizanlık değil mi? Oysa hiçbir Milliyetçi, Yavuz Sultan SELİM isminden rahatsız olmazdı. Ama Yavuz Selim Demirağ ve gazetesi aşırı rahatsız olduğunu o başlıkla ortaya koymuş oldu. Bu gazetecinin tavrını hafifleten olay ise Meclis Araştırma Komisyonu’na vermiş olduğu ifadenin satır aralığında kendini gösterdi. Feto v.b. cemaatlerin kendisini Sünni-İslam anlayışından soğuttuğu için Alevi-İslam anlayışını seçtiğini belirtmesi… 
Bir de bu kesimin Osmanlı düşmanlığı bu günlerde hat safhaya çıkmıştır. Vekillik yapmış insanları bile Ulu Hakan ABDULHAMİT deyince, hemen gardını alarak başlıyor O’nu ve şahsında Osmanlıyı kötülemeye. Hâlbuki bu zümreler ekalliyet de değil. Öyle olsa diyeceğimiz olmaz. Asli unsurun Zombiliğidir bütün bunlar. Bir aile toplantısında Üniversite yıllarında Ülkü Ocaklarında beraberliğimiz olan bir kardeşimizin Zombiliğini hiç unutamam. Şöyle ki;
“Devletimiz tohum ihtiyacının önemli bir kısmını dış alımla temin ederek çiftçilerimizin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Belli bir süre sonra Tarım Bakanlığı aldığı tedbirlerle, bir iki kalem haricinde ki tohumları artık kendi çiftçisine karşılattığı gibi bağımlılıktan kurtularak tohum ihraç eden ülkeler arasına girilmiştir. Tohum Üreticiler Birliği’nin verileri bu yöndedir” gibi sözler sarf ederken, arkadaşımın hindi gibi kızararak eli ayağı titrediğine şahit oldum. İster istemez göz göze gelince aşırı refleks gösterdi. “Sen nasıl böyle bir tespit yaparsın? Bu durumda mevcut iktidarı övüyorsun. Sana yakışır mı bu iktidarı övmek” gibi daha neler neler… Ona öyle bir acıdım ki, işte Milliyetçilik adına ortaya konulan Zombilik.
Yine aynı kesimde bazı arkadaşlarımız memleket meselelerine girince, hele de din iman mevzuu bahis olunca, ilk sözleri “Bu Cami Cemaatinden, şu Tarikatlardan tiksiniyorum. Bu memleketin başına ne geliyorsa bu Cami Cemaatinden ya da diğer Dini Cemaatlerden geliyor arkadaş. Bunların bir zamanlar yasaklanması haklıymış” gibi laflar eden dünkü Milliyetçi çok arkadaşımıza şahit olmaktayız.
Devletimizin zirvede ki temsilcisi şiir okumayı sever. Milliyetçi kesimin Bayrak yaptığı Arif Nihat ASYA ve Hüseyin Nihal ATSIZ’dan şiir okuması bizi gururlandırdı. Oysa bu Zombiler, kırk kulpu birden taktılar. Ülkücü şehitlerimizden Mustafa Pehlivanoğlu’nu birçok defa gözyaşları ile anan, zirve deki bu Siyasetçiye karşı demediklerini bırakmayan Mankurt veya Zombi ufuklu bu gönüllü robotcukların bu hali ciddi bir hastalığa işaret olarak algılanarak geri dönüşüm metodu ile yeniden topluma kazandırılmalıdır. Yani rehabilite…
Cemil Meriç;
 “Partizanlık insanın gözünü kör eder veya ideolojiler insan ruhuna giydirilmiş deli gömleklerdir” sözüne benzer yapılanmalar bu insanları zombileştirmiştir. Vesselam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder