Sıddık Demir
Özellikle 2. Dünya Savaşı sonunda dünya liderliğini perçinleştiren ABD süper bir güç olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu süper gücü dengelemek isteyen başka güçlerin varlığı ABD hegemonyasının yumuşak güç - sert güç şeklinde tavırlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Özellikle 2. Dünya Savaşı sonunda dünya liderliğini perçinleştiren ABD süper bir güç olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu süper gücü dengelemek isteyen başka güçlerin varlığı ABD hegemonyasının yumuşak güç - sert güç şeklinde tavırlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
ABD’de klasik bir devlet
yapılanması vardır.
Kendi menfaatleri neyi gerektiriyorsa her halükarda onun
gereklerini yerine getirirler. Yöneticilerin rolü öncelikle uygulamak
istedikleri plan ve projelerle kamuoyu oluşturup ve uyguladıkları bu plan ve
projelerle gündemde kalmaktır. Kendilerine biçilen süre içerisinde icraatta
bulunurlar.
ABD’nin şu an ki Başkanı
Trump’un özellikle dış politikada oluşturduğu intibaa bakılacak olursa Devlet
denilen aygıtın ne olduğu görülür. Elinde pimi çekilmeye hazır bir bomba olan
yaramaz bir çocuk tablosu gibi bir Devlet kendini göstermektedir.
Kendi devletinin gücünü ve
kudretini Devlet adabı bilmeyen bir Başkan olgusuyla yansıtması her şeyden önce
yönetici durumundaki liderin ruhsal anlamda hastalığına değilse cehaletine
işarettir. Veya tüccar bir mantıkla devletin çalışma biçimine yön verilmeye çalışılması
bu hegoman devleti uluslararası arenada küçük düşürmektedir. Yetkili makamlar
sürekli Başkanlarının ardını kollamaktadırlar. Böyle sözüne güvenilmeyen bir
lider bugün itibariyle ABD’de görünmektedir. Uluslar arası anlaşmalara veya
teamüllere tek taraflı şerh koyarak devlet ciddiyetsizliği rolü oynayan bir
lider bu haliyle dünya barışını tehlikeye sokmaktadır. Trump’lı ABD’i hiç bu
kadar ciddiyetsiz bir duruma düşmemiştir herhalde.
Son durum, İran ile çok büyük
gayret sonu oluşan nükleer silahlar anlaşmasının diğer imza sahiplerine rağmen
çekilme kararı alınması. Bu kararın alınmasında ABD derin devletinin hükmü ne
kadardır bilinmez ama bilinen bir gerçek şudur ki o da ABD’nin prestijinin
uluslararası alanda kan kaybettiğidir. Arada çok kısa bir zaman geçmesine
rağmen dünkü olumlu faktörler bugün nasıl yok kabul edilerek antlaşmadan geri
çekilebilinir.
Bizim kültürümüzde bir “Kurt
Koyun” fıkrası vardır. Geliştirilen Evrensel değerler ve insan hakları, hegoman
bir devlet ve onun tüccar lideri Trump’un basiretsizlikleriyle ne hale geldiği
bütün dünya kamuoyunca izlenmektedir. Dünyada barış ve huzurun tesisine hizmet
etmesi beklenen bu devasa gücün daha ne kadar büyümeye ihtiyacı olmalı ki
kendisinden beklenilenin aksine davranmakta mahir görünmekte ve aldığı tek
taraflı kararlarla barışı ve huzuru hançerlemektedir.
Bir başka enteresan olay,
Kudüs’ü İsrail’in Başkenti ilan etmesi. Karara tepki gösteren devletlerin
hissiyatını BM götüren Türkiye ABD’nin yalnızlaştığına yönelik aldırdığı
kararla bu gidişata dur diyebildi. “Ben yaptım oldu” anlayışının hâkim olduğu
Trump’lu ABD’de bir şeylerin yanlış gittiği veya bombanın piminin kasıtlı
olarak çekilmekte olduğu görülmüştür.
Trump’un liderliğindeki ABD derin
devleti, liderlerinin paratoner olarak görünmesini kendilerinin kurguladıkları
bir mizansen sanılmasını arzulamaktadırlar. Bir devletin sivri ucu yani en son
karar mekanizması mutlaka birinci sıradaki insandır. Bu haliyle o, yalnız bir
insan, bir örgüt, bir küçük karar merci değil, dünyayı yerinde oynatacak olan
bir iradedir. Kendi içinde çatlak seslerle uluslararası ilişkilerde güvensizlik
oluşturmak özelliklede bugün ki ABD’ye hiç yakışmamaktadır.
Hafızamızı şöyle bir geriye doğru
işletecek olursak ABD’nin aslında Uluslar Arası İlişkiler dosyası Trump’un bu
gün ortaya koyduğu resmin farklı versiyonları olduğu ortaya çıkar. 1945
yılından 2000’li yıllara kadar soğuk savaş mücadelesinde tek kutuplu yeni bir
güç ortamında kendini bulan ABD şartlara
göre kurumlarını konumlandırarak dünyayı yeniden dizayn etmeye başlamıştı. ABD’nin
dünyaya hegoman olması tarihi bir mirastan ziyade, ekonomik güce paralel olarak
endüstriyel anlamda son derece gelişmiş ve güçlü olmasıyla kaimdi. Bu devlette imparatorluk kültürü olmadığı için
bu faktörler ABD’nin şimdilik dünyanın dizayn edilmesinde yeterli görülebilir.
ABD’nin yüksek lisans seviyesinde üstün zekâlı
insan istihdam etmesi ve bu insanların hazırladıkları binlerce projenin kabul
görmesiyle özellikle silah sektöründe dünyanın önünde seyretmesi onu emperyal
iştahını bastıramayan bir noktaya taşır. Uluslararası ilişkilerin görünmeyen
boyutu olan istihbarat mücadeleleri esasında bu liderliğin alt yapısını
oluşturur. ABD ülke dışında yaptığı her operasyon kendini güçlendirdiği için
bütün savaşlarını dışarıda yapar. Yumuşak güç denemeleri genellikle diplomatik
yani istihbarat savaşlarıyla sıcak müdahale öncesi savaşlarıdır. CİA önce bu yönde
ortam hazırlar. Şayet yumuşak güç vetiresinde muvaffak olunamayacağı ön
görülürse sert güç denilen metazor metotlara veya usullere başvurur.
Getirisi gereği ABD’nin hegemonyası sürecekse
sert güç-yumuşak güç fark etmez. Bush’un sert güç tercihi ile Obama’nın yumuşak
güç tercihi şartların getirmiş olduğu duruma göre değişir. ABD’nin hegoman bir
devlet olarak yeryüzü hâkimiyetini sağlarken kurucu insan unsurunun Avrupa
kökenli olması ön yargıların oluşması hususunda önemli bir faktördür. Mesela birçok
haçlı seferi düzenleyen Avrupalı olmasına rağmen Trump döneminde ayni amaca
hizmet olan vahşi çalışmalar, şuur altlarının bu anlamda dışa vurmasıdır.
Özellikle halkının büyük çoğunluğu Protestan mezhebi mensubu olması ABD’nin
dünya jandarmalığı hegamonyası noktasındaki duruşunun rengini ortaya koyar.
Bütün istihbarat bilgilerde bu yönde kendini gösterir. Onun içindir ki adaletle
hükmetmeyen gücün sonu yoktur. Bitaraf olan bertaraf olur. Bundandır ki Kudüs İsrail’in
Başkenti ilan edilerek Büyükelçiliğini oraya taşıma fütursuzluğu uygulanmıştır.
Bu karar aşiret yapısındaki toplumların adaletine bezemektedir.
Hâlbuki dillerinde düşürmedikleri “hak
ve özgürlükler” değerlendirmeleri işin makyajı olduğu şeklinde anlaşılmaktadır.
İşin özü manevi bir şovenizm üzere olan Hristiyan Ülkelerin sivri ucu olan
ABD’yi durduracak değerin güç olduğu her hâlükârda kendini gösterir. Bugün
Ortadoğu denilen coğrafyada bir armegodon savaşı provası yapılıyor. Bir takım
süfli sebeplerin ardına sığınılarak medeniyetler savaşını sahneleyen güçler
başta kendileri olmak üzere bütün cihanı ateşe attıklarının da farkındadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder