23 Aralık 2018 Pazar

TRUMP VE ABD DIŞ POLİTİKASI - Eğitimci Yazar Sıddık DEMİR - ULUSLARARASI İLİŞKİLER,

TRUMP VE ABD DIŞ POLİTİKASI

                
  Sıddık Demir   
   
      Özellikle 2. Dünya Savaşı sonunda dünya liderliğini perçinleştiren ABD süper bir güç olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu süper gücü dengelemek isteyen başka güçlerin varlığı ABD hegemonyasının yumuşak güç -  sert güç şeklinde tavırlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
               
      ABD’de klasik bir devlet yapılanması vardır. 
Kendi menfaatleri neyi gerektiriyorsa her halükarda onun gereklerini yerine getirirler. Yöneticilerin rolü öncelikle uygulamak istedikleri plan ve projelerle kamuoyu oluşturup ve uyguladıkları bu plan ve projelerle gündemde kalmaktır. Kendilerine biçilen süre içerisinde icraatta bulunurlar.
                
         ABD’nin şu an ki Başkanı Trump’un özellikle dış politikada oluşturduğu intibaa bakılacak olursa Devlet denilen aygıtın ne olduğu görülür. Elinde pimi çekilmeye hazır bir bomba olan yaramaz bir çocuk tablosu gibi bir Devlet kendini göstermektedir.
                
        Kendi devletinin gücünü ve kudretini Devlet adabı bilmeyen bir Başkan olgusuyla yansıtması her şeyden önce yönetici durumundaki liderin ruhsal anlamda hastalığına değilse cehaletine işarettir. Veya tüccar bir mantıkla devletin çalışma biçimine yön verilmeye çalışılması bu hegoman devleti uluslararası arenada küçük düşürmektedir. Yetkili makamlar sürekli Başkanlarının ardını kollamaktadırlar. Böyle sözüne güvenilmeyen bir lider bugün itibariyle ABD’de görünmektedir. Uluslar arası anlaşmalara veya teamüllere tek taraflı şerh koyarak devlet ciddiyetsizliği rolü oynayan bir lider bu haliyle dünya barışını tehlikeye sokmaktadır. Trump’lı ABD’i hiç bu kadar ciddiyetsiz bir duruma düşmemiştir herhalde.
                
       Son durum, İran ile çok büyük gayret sonu oluşan nükleer silahlar anlaşmasının diğer imza sahiplerine rağmen çekilme kararı alınması. Bu kararın alınmasında ABD derin devletinin hükmü ne kadardır bilinmez ama bilinen bir gerçek şudur ki o da ABD’nin prestijinin uluslararası alanda kan kaybettiğidir. Arada çok kısa bir zaman geçmesine rağmen dünkü olumlu faktörler bugün nasıl yok kabul edilerek antlaşmadan geri çekilebilinir.
               
       Bizim kültürümüzde bir “Kurt Koyun” fıkrası vardır. Geliştirilen Evrensel değerler ve insan hakları, hegoman bir devlet ve onun tüccar lideri Trump’un basiretsizlikleriyle ne hale geldiği bütün dünya kamuoyunca izlenmektedir. Dünyada barış ve huzurun tesisine hizmet etmesi beklenen bu devasa gücün daha ne kadar büyümeye ihtiyacı olmalı ki kendisinden beklenilenin aksine davranmakta mahir görünmekte ve aldığı tek taraflı kararlarla barışı ve huzuru hançerlemektedir.
              
        Bir başka enteresan olay, Kudüs’ü İsrail’in Başkenti ilan etmesi. Karara tepki gösteren devletlerin hissiyatını BM götüren Türkiye ABD’nin yalnızlaştığına yönelik aldırdığı kararla bu gidişata dur diyebildi. “Ben yaptım oldu” anlayışının hâkim olduğu Trump’lu ABD’de bir şeylerin yanlış gittiği veya bombanın piminin kasıtlı olarak çekilmekte olduğu görülmüştür.
               
        Trump’un liderliğindeki ABD derin devleti, liderlerinin paratoner olarak görünmesini kendilerinin kurguladıkları bir mizansen sanılmasını arzulamaktadırlar. Bir devletin sivri ucu yani en son karar mekanizması mutlaka birinci sıradaki insandır. Bu haliyle o, yalnız bir insan, bir örgüt, bir küçük karar merci değil, dünyayı yerinde oynatacak olan bir iradedir. Kendi içinde çatlak seslerle uluslararası ilişkilerde güvensizlik oluşturmak özelliklede bugün ki ABD’ye hiç yakışmamaktadır.
    
        Hafızamızı şöyle bir geriye doğru işletecek olursak ABD’nin aslında Uluslar Arası İlişkiler dosyası Trump’un bu gün ortaya koyduğu resmin farklı versiyonları olduğu ortaya çıkar. 1945 yılından 2000’li yıllara kadar soğuk savaş mücadelesinde tek kutuplu yeni bir güç ortamında kendini bulan ABD  şartlara göre kurumlarını konumlandırarak dünyayı yeniden dizayn etmeye başlamıştı. ABD’nin dünyaya hegoman olması tarihi bir mirastan ziyade, ekonomik güce paralel olarak endüstriyel anlamda son derece gelişmiş ve güçlü olmasıyla kaimdi.  Bu devlette imparatorluk kültürü olmadığı için bu faktörler ABD’nin şimdilik dünyanın dizayn edilmesinde yeterli görülebilir.
       
      ABD’nin yüksek lisans seviyesinde üstün zekâlı insan istihdam etmesi ve bu insanların hazırladıkları binlerce projenin kabul görmesiyle özellikle silah sektöründe dünyanın önünde seyretmesi onu emperyal iştahını bastıramayan bir noktaya taşır. Uluslararası ilişkilerin görünmeyen boyutu olan istihbarat mücadeleleri esasında bu liderliğin alt yapısını oluşturur. ABD ülke dışında yaptığı her operasyon kendini güçlendirdiği için bütün savaşlarını dışarıda yapar. Yumuşak güç denemeleri genellikle diplomatik yani istihbarat savaşlarıyla sıcak müdahale öncesi savaşlarıdır. CİA önce bu yönde ortam hazırlar. Şayet yumuşak güç vetiresinde muvaffak olunamayacağı ön görülürse sert güç denilen metazor metotlara veya usullere başvurur.
       
        Getirisi gereği ABD’nin hegemonyası sürecekse sert güç-yumuşak güç fark etmez. Bush’un sert güç tercihi ile Obama’nın yumuşak güç tercihi şartların getirmiş olduğu duruma göre değişir. ABD’nin hegoman bir devlet olarak yeryüzü hâkimiyetini sağlarken kurucu insan unsurunun Avrupa kökenli olması ön yargıların oluşması hususunda önemli bir faktördür. Mesela birçok haçlı seferi düzenleyen Avrupalı olmasına rağmen Trump döneminde ayni amaca hizmet olan vahşi çalışmalar, şuur altlarının bu anlamda dışa vurmasıdır. Özellikle halkının büyük çoğunluğu Protestan mezhebi mensubu olması ABD’nin dünya jandarmalığı hegamonyası noktasındaki duruşunun rengini ortaya koyar. Bütün istihbarat bilgilerde bu yönde kendini gösterir. Onun içindir ki adaletle hükmetmeyen gücün sonu yoktur. Bitaraf olan bertaraf olur. Bundandır ki Kudüs İsrail’in Başkenti ilan edilerek Büyükelçiliğini oraya taşıma fütursuzluğu uygulanmıştır. Bu karar aşiret yapısındaki toplumların adaletine bezemektedir.
       
        Hâlbuki dillerinde düşürmedikleri “hak ve özgürlükler” değerlendirmeleri işin makyajı olduğu şeklinde anlaşılmaktadır. İşin özü manevi bir şovenizm üzere olan Hristiyan Ülkelerin sivri ucu olan ABD’yi durduracak değerin güç olduğu her hâlükârda kendini gösterir. Bugün Ortadoğu denilen coğrafyada bir armegodon savaşı provası yapılıyor. Bir takım süfli sebeplerin ardına sığınılarak medeniyetler savaşını sahneleyen güçler başta kendileri olmak üzere bütün cihanı ateşe attıklarının da farkındadırlar.



               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder