Sıddık Demir
Bir referandum daha geldi geçti.
İktidar Partisinin oluşturduğu “Evetci Cephe” galip geldi. Açık fark olmaması
uyarıcı mesajların olmasına yorumlandı. Bundan böyle yeni sistemin muhatabı
olacak kanunların hazırlanmasına geçilecek. Milli Cephenin teknik adamları
umulur ki milletin tamamının endişelerini giderici demokratik prensipler
oluştururlar.
18
ana madde ile değişiklik önerisinde bizim de kafamıza takılan iki madde çok
sıkıntılı gibi geldi. Vekillik yaşının 18’e indirilmesi olayı ile Vekillik
sayısının 600’e çıkarılma durumunu referandumdan önce hep işlemek istemiştim velakin
seçimin sıhhati konusunda vicdanımız elvermedi. İş işten geçtikten sonra da
olsa bu iki konuya değinmeden edemezdim.
İktidar cephesi teorisyenlerinin bile bu
konuda çok zayıf kaldıkları referandum sürecinde kendini gösterdi. Gerekçesini
ifade etmekten zorlandıkları hep görülmüştür. İkna edici mantıktan yoksun
söylemler ile işi geçiştirmişlerdir. Seçme ve seçilme yaşı 25’den daha yukarı
çekilmesi gerekirken, 18’e indirilmesinin hiçbir mantığı yoktur. Meselenin
vitrine yönelik algısı bile saçmadır.
Olgunlaşmamış
bir ferdin hiçbir donanım edinemeden henüz seçilme şansının mümkün olmasının
hayal olduğu bir yaşın muhatapları ile neden alay edilmekte ısrarcı olunmuştur
anlamak bile mümkün değil. “Efendim bu yaşın gençleri şehit olabiliyorlarsa
seçilme hakları da olmalı” gerekçesi önemli bir argumanmış gibi savunulurken
seçmenin ezici çoğunluğu ikna olmaktan zorlanmıştır.
Seçilme
yaşının 18’e indirilmesi ile 16’a indirilmesi arasında da bir fark yoktur bu
mantığa göre. Büyük bir milletin parlamentosu çoluk çocuktan oluşamaz. Bu
türden bir kanun maddesinin mucitleri, henüz lise son sınıfta, aklı tepesinin
üstünde gezen, ayakları yerden kesilmiş, dünyayı tozpembe gören ve bir çay
parasına dahi bağımlı olan kendi çocuklarından oluşan seçilmişlerin bulunduğu
bir parlamentoyu nasıl tahayyül ederler acaba.
“Efendim
bu yaş semboliktir, olduğundan veya olacağından değil” gibi söylemlerin yer
edindiği doğruysa kii doğru olmalıdır, öyleyse neden bu konu aciliyetle gündeme
alındı. Neden muhalefete koz verildi. Bu konu nasıl bir memleket meselesi oldu
anlamak mümkün değil.
Bir
başka mantığı zayıf olan konu ise vekil sayısının 600’e çıkarılmasıdır. Hali
hazırda Vekil sayısının bile fazla bulunduğu parlamentoda gönül isterdi ki
önemli bir oranda aşağıya çekilsin. Örneğin; 550 olan milletvekili sayısı 450’ye
çekilmiş olsaydı referandum sonuçları da o oranda değişebilirdi. Her bir Vekilin
giydirilmiş imkanları ile beraber bu Millete maliyeti oldukça yüksektir. Neden
tasarruflara riayet edilmedi. Böyle keyfiyet olmamalıydı. Bu konuda bir
zorunluluğun olması ihtimaller dışıdır.
Koskoca
ABD’de dahi 435 vekilden bahsedilirken, refah seviyesi bizden çok yüksek Batı Devletlerinin
seçilmiş vekil sayıları hep örnek gösterildi. Millet bu iki maddeye sonucu
itibariyle takılarak sandığa gitti. Bir vatandaş olarak bu iki maddeden ısrar
edilmesine hiçbir anlam veremedi.
Milletin
sağduyusu sandığa daha fazla yansıması beklenirken neredeyse başa baş bir sonuç
çıkmıştır. Umulur ki, iktidarıyla muhalefetiyle bu mesaj alınmıştır. Bize göre
muhalefet yani hayır cephesi bu referandumun galibidir. Evetciler ile başa baş
kalınması kendileri açısından önemlidir ve fevkalade başarılı görülmelidir.
Devleti
yönetenlerin bu anlamda israfa çanak tutmaları oyların kerhen gitmesine vesile
olmuştur. Oysa gönül isterdi ki “Evet- Hayır” oranı en az bugün ki sonucun on
puan üzerinde olmalıydı. Yüzde 52’lik milli cephe mensupları için bu sonuç bize
göre galibiyet değil mağlubiyet olmalıdır. Öyle görülmeli ve öyle de
değerlendirilmelidir.
Sayılı
günler tez geçer.
Yeni
sistemin uygulanacağı 2019 tarihi göz açıp kapanıncaya kadar gelir.
Vatandaşın
arzu ettiği önemli meselelerin halline yönelik samimi çalışmaların ameline önem
verilmezse bugün ki referandumun neticesi tam tersine zuhur edilebilir. Yapılan
hatalar netice itibariyle gayri milli cepheyi iktidar yapabilir. Görüldüğü
üzere keskin hayırcıların bile bu sonuca göre iştahları kabarmıştır.
Parlamenter sisteme göre iktidar olma şansının daha fazla olma ümidi artmıştır.
Açıktan nedamet duymasalar da…
Neden
olmasın…
Hiç
kimse vazgeçilmez değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder