1 Aralık 2015 Salı

İnanmış bir aydın, bir sosyolog, bir mütefekkir., "CEMİL MERİÇ", Sıddık DEMİR

CEMİL MERİÇ
                                                        Sıddık DEMİR
     İnanmış bir aydın, bir sosyolog, bir mütefekkir. Filozofça metotları olan, nevi şahsına münhasır bir düşünür. Yeryüzündeki bütün düşünce ve sistemleri inceleyen ve kendine ait sentezi olan orijinal fikirli dev adam…
     Hint düşünce tarzı ve medeniyeti ile batılı düşünürlerin mukayeselerini yetkin bir birey olarak ele alarak bu iki kutup çelişkilerini cesurca ortaya koyan fikir hamalı…
     Ülkemizde aydınlanma süresince çok büyük emeği geçen, halen de  bir çok alanda aşılamayan, bıraktığı ürünlerden istifade edilen binlerce gencin varlığı, akademik kariyer yapan onlarca insanın vazgeçilmezi arasında olmak onun fikirlerinin kalitesine işarettir.
     Cemil Meriç birçok telif eser ortaya koymuştur. Bunlardan; Ümrandan Uygarlığa, Işık Doğudan Gelir, Mağaradakile, Kırk Anbar ve Bu Ülke gibi kitaplarına ilaveten burada adını zikredemediğim yüzlerce makaleleri düşünce hayatımızı zenginleştirmiştir. Biz “Bu Ülke” adını verdiği denemeleri hakkında yetersiz ve belki de önemi fazla olmayan çabayla bu mütefekkirimizin dünyasına bir kapı aralayabilirsek kendimizi şanslı addedeceğiz.
     BU ÜLKE
     Her konu başlığıyla farklı konularda okuyucusunun dikkatlerini dağıtan, karıştıran, harmanlayan, tekrar tekrar acaba ne kastediyor dedirten müthiş teşhisler... Ki her birinden bir makale çıkartılabilir. Tam bir beyin fırtınası yapabilecek ok gibi sözler. Bir büyük resme bakar gibi hata ve zaaflarla beraber bitişik kardeşler gibi örtüşen güzellikler veya tespitler.
     Dünyadaki algıların kendi ülkesindeki yansımalarındaki saptırmaları “ruhumuza giydirilen deli gömlekler” olarak tarif ederken insanı temelinden sarsmaktadır. Basit bir sağ sol kavramının bile batı ülkelerinde anlaşıldığı gibi ülkemizde anlaşılamaması büyük talihsizlik olarak değerlendirilir. İlahi veya semavi kitaplarda bile açıkça belirtilen birbirlerini tasdik eden kavramlara anlam yükleme olayı “izm ler ruhumuza giydirilen deli gömlektir” muhataplarınca tersinden anlaşılır olması Cemil Meriç üstadı üzer.
      Millilik muhafazakârlık ve tarihiyle barışık bir milliyetçiliğin adıdır batıda sol. Ülkemizde tarihle milli ve manevi değerlerimizle sürekli kavgalı olan solun bu yapısını yargılar Üstad.     “Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak” batıda sol aydınlar için şeref mesabesinde bir tarz olarak algılandığı halde ülkemizde “izm” lerin etkisiyle gericilik yaftası asılır göğsüne bir kısım aydınların.
     Üstad Cemil Meriç “idrakine deli gömlekler giydirilmiş” diye tarif ettiği bir kesim düşünce erbabı insanların, ihtiyar devi kendi muhteşem mazisinde utanır hale getirildiğini vurgular. Cemil Meriç “irfan” kelimesinin ihtiva ettiği anlamı “irfan da asaletini kaybetti” diyerek hicveder. Hani dağdaki bir çoban da görünüp de bir ömür boyu çalışıp çabalayarak toplamış olduğu binlerce bilgilerin sahibi bir allemeden olmayan veya görünmeyen duruş, tercih, irade…İşte irfan, işte feraset, işte sağduyu denilen iksirli kelimeler.
     Evet, “irfan” yüklendiği anlam itibariyle canlı bir kelime. “Türk irfanı” derler ya bu açıdan bakıldığı takdirde “irfanı” tabiyet olarak değiştiren aydınlarımızın olumsuz örneklerinden biri Ahmet Cevdet Paşa ki,- bunalım dönemimizin en büyük aydınlarından,- oğlunun Katolik rahibi, Tevfik Fikret adlı şairimizin de oğlu Protestan papazı olur.Yine o dönemin aydınlarından Abdullak Cevdet de “Türk irfanını” yok kabul edercesine batı fikriyatına hayranlığından olsa gerek adam olmamızı “damızlık erkek ithaline kadar vardırır” demektedir.
     Cemil Meriç idare şekilleri olan sistemlerle ilgili olarak da çarpıcı fikirler ileri sürer. Üstada göre İslam bütün bir beşeri sistemlerin kaynağıdır. Ona göre vatandaşlığı yapan kan ve toprak değil, inanç demektedir. Büyük fotoğrafa bakılacak olunursa inananlar bir millettir veya inananlar kardeştir buyruğu temel olmalıdır. Millet tasnifi veya tarifi inananlar, inanmayanlar olarak ikiye ayrılır. Ve yeryüzünde iki milletli bir dünyadan bahseder. Kur’an buyruğuna göre milletin tarifi budur der.
      Kavim kelimesini günümüzde millet olarak anlayıp tarif ediyoruz. Osmanlı da millet denince bir inanç etrafında ortak bir birliktelik oluşturmak olarak tarif edilir. Bu şekilde bir tarif ebedi buyruk olan dinlere uygun düşmektedir. Sonrası daha anlamlıdır. Müslümanlara göre sosyal sınıflar diye insanlar katalize edilemez. Servet veya mevki insanlar arasında kast oluşturamaz.
       İnsanlar İslam telakkisine göre “iman” sayesinde yepyeni bir eşitlik kazanırlar. Allah’ın dışında cismani bir otoritenin olmadığı buyrulur. Kulun bütün haysiyeti “mü’min” oluşunda hukuki bir hüviyet kazanır. Bu hüviyet yani kimlik dilenciyi halifeye eşit kılar. Yani başka bir deyişle kanunlar önünde susan sultanlar ancak bu büyük fotoğrafta görünür. Bu haliyle İslam telakkisinde “İslam” demokrasinin taa kendisidir demektedir. Batının gerçekleştirmeye çalıştığı eşitliği yani demokrasiyi İslam çoktan fethetmiştir diyerek iddiasını ortaya koyar.
     Üstad Cemil Meriç’in Bu Ülke isimli deneme yazılarının toplandığı her konu başlıklarında başlı başına bir büyük makale çıkabilecek bir dolgunlukta olması daha fazla kalem oynatmamıza vesile olabilecek çaptadır. Gelecek günlerde tekrar tekrar bu konulara eğilmemizi gerektiren sebeplere şimdiden bir ümitle sığınarak mütevazi bir yaklaşım tarzı hoş görülür ümidiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder