CEMİL MERİÇ
Sıddık DEMİR
İnanmış bir aydın, bir sosyolog, bir
mütefekkir. Filozofça metotları olan, nevi şahsına münhasır bir düşünür.
Yeryüzündeki bütün düşünce ve sistemleri inceleyen ve kendine ait sentezi olan
orijinal fikirli dev adam…
Hint düşünce tarzı ve medeniyeti ile
batılı düşünürlerin mukayeselerini yetkin bir birey olarak ele alarak bu iki
kutup çelişkilerini cesurca ortaya koyan fikir hamalı…
Ülkemizde aydınlanma süresince çok büyük
emeği geçen, halen de bir çok alanda
aşılamayan, bıraktığı ürünlerden istifade edilen binlerce gencin varlığı,
akademik kariyer yapan onlarca insanın vazgeçilmezi arasında olmak onun
fikirlerinin kalitesine işarettir.
Cemil Meriç birçok telif eser ortaya
koymuştur. Bunlardan; Ümrandan Uygarlığa, Işık Doğudan Gelir, Mağaradakile,
Kırk Anbar ve Bu Ülke gibi kitaplarına ilaveten burada adını zikredemediğim
yüzlerce makaleleri düşünce hayatımızı zenginleştirmiştir. Biz “Bu Ülke” adını
verdiği denemeleri hakkında yetersiz ve belki de önemi fazla olmayan çabayla bu
mütefekkirimizin dünyasına bir kapı aralayabilirsek kendimizi şanslı
addedeceğiz.
BU ÜLKE
Her konu başlığıyla farklı konularda
okuyucusunun dikkatlerini dağıtan, karıştıran, harmanlayan, tekrar tekrar acaba
ne kastediyor dedirten müthiş teşhisler... Ki her birinden bir makale
çıkartılabilir. Tam bir beyin fırtınası yapabilecek ok gibi sözler. Bir büyük
resme bakar gibi hata ve zaaflarla beraber bitişik kardeşler gibi örtüşen
güzellikler veya tespitler.
Dünyadaki algıların kendi ülkesindeki
yansımalarındaki saptırmaları “ruhumuza giydirilen deli gömlekler” olarak tarif
ederken insanı temelinden sarsmaktadır. Basit bir sağ sol kavramının bile batı
ülkelerinde anlaşıldığı gibi ülkemizde anlaşılamaması büyük talihsizlik olarak
değerlendirilir. İlahi veya semavi kitaplarda bile açıkça belirtilen
birbirlerini tasdik eden kavramlara anlam yükleme olayı “izm ler ruhumuza
giydirilen deli gömlektir” muhataplarınca tersinden anlaşılır olması Cemil
Meriç üstadı üzer.
Millilik muhafazakârlık ve tarihiyle
barışık bir milliyetçiliğin adıdır batıda sol. Ülkemizde tarihle milli ve
manevi değerlerimizle sürekli kavgalı olan solun bu yapısını yargılar Üstad. “Murdar bir halden muhteşem bir maziye
kanatlanmak” batıda sol aydınlar için şeref mesabesinde bir tarz olarak
algılandığı halde ülkemizde “izm” lerin etkisiyle gericilik yaftası asılır
göğsüne bir kısım aydınların.
Üstad Cemil Meriç “idrakine deli gömlekler
giydirilmiş” diye tarif ettiği bir kesim düşünce erbabı insanların, ihtiyar
devi kendi muhteşem mazisinde utanır hale getirildiğini vurgular. Cemil Meriç
“irfan” kelimesinin ihtiva ettiği anlamı “irfan da asaletini kaybetti” diyerek
hicveder. Hani dağdaki bir çoban da görünüp de bir ömür boyu çalışıp
çabalayarak toplamış olduğu binlerce bilgilerin sahibi bir allemeden olmayan
veya görünmeyen duruş, tercih, irade…İşte irfan, işte feraset, işte sağduyu
denilen iksirli kelimeler.
Evet, “irfan” yüklendiği anlam itibariyle
canlı bir kelime. “Türk irfanı” derler ya bu açıdan bakıldığı takdirde “irfanı”
tabiyet olarak değiştiren aydınlarımızın olumsuz örneklerinden biri Ahmet
Cevdet Paşa ki,- bunalım dönemimizin en büyük aydınlarından,- oğlunun Katolik
rahibi, Tevfik Fikret adlı şairimizin de oğlu Protestan papazı olur.Yine o
dönemin aydınlarından Abdullak Cevdet de “Türk irfanını” yok kabul edercesine
batı fikriyatına hayranlığından olsa gerek adam olmamızı “damızlık erkek
ithaline kadar vardırır” demektedir.
Cemil Meriç idare şekilleri olan
sistemlerle ilgili olarak da çarpıcı fikirler ileri sürer. Üstada göre İslam
bütün bir beşeri sistemlerin kaynağıdır. Ona göre vatandaşlığı yapan kan ve
toprak değil, inanç demektedir. Büyük fotoğrafa bakılacak olunursa inananlar
bir millettir veya inananlar kardeştir buyruğu temel olmalıdır. Millet tasnifi
veya tarifi inananlar, inanmayanlar olarak ikiye ayrılır. Ve yeryüzünde iki
milletli bir dünyadan bahseder. Kur’an buyruğuna göre milletin tarifi budur der.
Kavim kelimesini günümüzde millet olarak
anlayıp tarif ediyoruz. Osmanlı da millet denince bir inanç etrafında ortak bir
birliktelik oluşturmak olarak tarif edilir. Bu şekilde bir tarif ebedi buyruk
olan dinlere uygun düşmektedir. Sonrası daha anlamlıdır. Müslümanlara göre
sosyal sınıflar diye insanlar katalize edilemez. Servet veya mevki insanlar
arasında kast oluşturamaz.
İnsanlar İslam telakkisine göre “iman”
sayesinde yepyeni bir eşitlik kazanırlar. Allah’ın dışında cismani bir
otoritenin olmadığı buyrulur. Kulun bütün haysiyeti “mü’min” oluşunda hukuki
bir hüviyet kazanır. Bu hüviyet yani kimlik dilenciyi halifeye eşit kılar. Yani
başka bir deyişle kanunlar önünde susan sultanlar ancak bu büyük fotoğrafta
görünür. Bu haliyle İslam telakkisinde “İslam” demokrasinin taa kendisidir
demektedir. Batının gerçekleştirmeye çalıştığı eşitliği yani demokrasiyi İslam
çoktan fethetmiştir diyerek iddiasını ortaya koyar.
Üstad Cemil Meriç’in Bu Ülke isimli deneme
yazılarının toplandığı her konu başlıklarında başlı başına bir büyük makale
çıkabilecek bir dolgunlukta olması daha fazla kalem oynatmamıza vesile
olabilecek çaptadır. Gelecek günlerde tekrar tekrar bu konulara eğilmemizi
gerektiren sebeplere şimdiden bir ümitle sığınarak mütevazi bir yaklaşım tarzı
hoş görülür ümidiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder