OPERASYONEL DEVLET
Sıddık Demir
2000’li
yıllara kadar “Yurtta sulh Cihanda sulh” hapını yutan Devlet, bir türlü başını
kaldırarak sınırları dışındaki gelişmelere odaklanamadı. Başını NATO
devletlerinin çektiği dünya siyasetinde kendine özgü bir pozisyon
geliştiremedi. Oysa bulunmuş olduğu coğrafyada tutunabilmek için imparatorluk
mirasına sahip üç milletten biridir. Rus, Acem
ve Türk.
Rusya’nın
kendine özgü gücü, kuvveti ve sınırları belli. Bizim de içinde bulunduğumuz
Uluslararası birliktelikler bu Devlete boyun eğdiremedi. Halen de öyle,
müstakil duruşuyla dünya da hatırı sayılan noktadadır. İran’a gelince, Rusya kadar olmasa da Dünya
da varlığını en bariz bir şekilde hissettiren Devlet. İmparatorluk mirası bu
Devletleri müstakilleştirmiştir. Kendi çapında onurlu duruşları varlıklarının
kabulü anlamı taşıyor. Bu iki Devlet, uluslararası hiçbir pakta üye veya ortak
olmadıkları halde dimdik ayakta olarak en azında kendi coğrafyalarında oyun
kurucu olarak bulunmaları dünyanın Efendilerinin oyunlarını bozmaktadırlar.
Aynı
mirasa sahip TÜRK Devleti, neredeyse bir asra yakın “Yurtta sulh Cihanda sulh”
hapını yuttuğu için bugün varlığımıza kast eden Efendi milletlerin
saldırılarına karşı potansiyelimizin yetersiz oluşu gailelerimizin büyümesine
sebep olmaktadır. Bu dayatmalar eziklik refleksi oluşturmuştur. Devlet
Adamlarımız, kılı kırk yararak hesap kitap ederken, diğerleri yıllardır
kurguladıkları hücreler vasıtası ile sonuç almaktadırlar. Vekâlet savaşlarında
istihbarat servisleri kendi Devletleri lehine savaşırken biz de daha yeni
dışarıya yönelik operasyon yapma yetkisi verilmiştir.
Bölgemizde
kıyamet kopmaktadır. Kan gözyaşı ve bilumum savaş görüntüleri sınır içi ve
sınır dışında gözlerimizin önünde sürerken birkaç yıl önce verilmiş olan
operasyon yetkisi neye yarar. İran yaklaşık yarım asra yakın bu bölge de
Hizbullah adı altında İsrail’e veya onun desteklediklerine karşı mücadele
verirken Türkiye sanıyorum aynı hapın etkisindeydi. Bu bölgelerde
istihbaratları kurumsallaşan Devletleri söküp atmak kolay değil. Beşer Esed’i
ayakta tutan Rusya değil İran’dır. Halep’ in düşmesi Hizbullah’ın başarısıdır.
Hizbullah İran’ın bu bölgelerdeki kurumsallaşmış halidir.
İsrail’e
karşı savaşında her Müslümanın sempatisini kazanan, gelinen nokta itibari ile
Perslik ruhunun inkişafından başka bir şeye hizmet etmedikleri görülmektedir.
İran açısından bu çok başarılı bir durumdur. Ayrıyeten ‘Haşdi Şabi’ adı altında
Irak’ta kurumsallaşma meselesi zaten içler acısıdır. Ya Ülkemiz bu coğrafya da
ne durumdadır. Hani yutturmuşlardı ya hapı, vurdumduymaz haldeydi ya hep, NATO
ile hareket edecekti ya, kraldan fazla kralcı olmuştu ya…
Allah
razı olsun başımızdaki liderimizin bu gidişata dur demesiyle, adeta anasından
emdiği sütü burnundan getirircesine çok yönlü hedeflere mazhar olduk. Kolay mı yeni şeylere başvurmak. Kolay mı
yıllardır uyutulmuş kurumları uyandırarak aktifleştirmek. Bölgede ‘Ben yoksam
kimse de olmamalı’ anlayışına odaklanmak kolay değil elbet.
Zoru
başarmak için neye mal olursa olsun bütün imkânlar seferber edilmelidir. Cesur
ve konjonktürel bir lidere sahip olmamız bu Milletin şansıdır. Yıllardır
noksanlıkları hissedilen Devlet anlayışımız muvacenesinde yeni gelişmeler, yeni
müdahaleler yapılmaktadır. Şu an itibariyle bahsettiğimiz coğrafya da Türk
Devletinin binlerce uyuyan hücreleri olmuş olsaydı, bombalar İstanbul, Ankara
veya Kayseri’de patlayamazdı. Türk istihbaratı bu namert savaşın metodunu
uygulamalı. Yalnız bilgi toplayarak savunma yapılmaz, taarruz yapılmalıdır. En
iyi savunma taarruzdur. Bunun için malzeme o kadar bol ki… İran mezhepçi yaklaşımla ‘Man kur’t ordusu oluşturmuştur. İmparatorluk mirası çerçevesinde
aynı kanda, aynı mezhepte, ölüme hazır insanların devreye sokulması acili yet
arz eder.
Bu
çerçevede oluşturulan hücreler vasıtası ile içlerine sızarak sabotaj yapılamaz
mı? PYD’nin veya DEAŞ’ın Suriye de
sabotaj okulu olduğunu bizim istihbaratımız bilir bilmesine ama gereğinin
yapılmadığı yönde endişeler yerini koruyor. Ülkemizde bombalar patlatılarak
moral değerlerini zayıflatanlar misliyle karşılığını görmelidirler.
Bu
Devletin serdengeçtileri yok mu? Neden bu mihraklar bulunduğu yerde bozguna
uğratılmaz. PKK’nın, PYD’nin ve hatta
DEAŞ’ın lider takımları aynı sabotajlarla ortadan kaldırılamaz mı? Bu Milletin
yekûnu bunu beklemektedir. Ancak külfete talip olmakla vazife yerine getirilmiş
sayılmaz.
Ankara
ve diğer yerlerde patlama olur da Tahran da, Bağdat’ta, Şam’da ve hatta batı
Devletlerinin kimi yerlerinde insanlar nasıl huzurlu olur. Kalleşçe yönteme
karşı usul bu olmalıdır. Bundan daha kötüsü olamaz. Onun için çek şu Apo’nun
ipini ve batıdaki lider kadrolarının peşine tak birer Abdullah çatlı. Bir gün bunlarda olacak ümidi ile kamu
vicdanı rahatlamayı bekler.
Beklenti içinde olduğumuz lider maalesef milletin birliğini sağlayamamış, uzun süren iktidarında hep ayrılıkları körüklemiştir. En azından bizim tarafımızdan edinilen algı budur. Bir lider önce yönettiği ülkedeki yürekleri toplu vurdurmayı başarmalıydı. Ötekileştirmeden, Yıllar boyu kendilerine yapıldığını ifade ettiği ötekileştirmeyi tersinden kaşısındakilere uygulamamalı idi. Bu ülkenin en önemli sorunu iş ve aş sorunudur. askerin bile açsa savaşamaz. Ülkenin evlatların senden benden diye ayrıma tabi tutarak işsizliğe, bir anlamda açlığa yokluğa mahkum etmek, adil bir yöneticinin vasıflarından değildir. Ayrıca Yurtta sulh, cihanda sulh politikası uyuşuk değil gerçekçi bir politikadır. O gün öyle gerekmekte idi. Yeterince güçlendiğinde elbet politikanda değişir. Ama en büyük güç milletin ittihadıdır. Maalesef bu gün o güç kaybolmuştur. Devletin güçlü bir istihbarat teşkilatına sahip olması doğrudur, hem de zaruridir. Ama 15 yılda bir devlet kurarak ayaklarını yere bastıran bir örnek vardı karşımızda. Şimdi 14 senelik bir süredir iktidar gücünü elinde bulunduranların elini kim/kimler tuttu da daha iyi bir istihbarat teşkilatı oluşmasını engelledi. İktidar olanlar ağlamaz, dert yanmaz, gereğini yaparlar. Ben 14 yıldır tecrübe devşiren bir iktidar görüyorum. Liyakate değer vermezseniz, tecrübe kazanmaya devam edersiniz. Olan da bize olur. Saygılarımla.
YanıtlaSil