ŞEHZADELER
ŞEHRİNDE İKİ GÜN
Sıddık Demir
Bilirdik,
duyardık, okurduk ama bu iki gün zarfında üzerinde küllerin atıldığı
bilgilendirme veya görme ile yeniden Devlet derinliğine beşiklik eden bu
beldenin canlanması misyonu bizi kendisine hayran bırakmıştır. ‘Saruhan
sancağı’ olarak da bilinen bu beldenin asırlık hafızasının yeniden yaşanmasına
vesile teşkil eden bu gezimizin mükemmel bir organizasyonla taktim edilmesinden
memnun kalmayan olmadı. Umulanın çok üzerinde ilgi ve iltifatla iki koca günün
dolu dolu geçirilmesi bizleri bahtiyar etmiştir.
Devlet’
de devamlılık esastır. Kırılmalar olsa da, yeni adlarla yeni Devlet’ler gibi
gösterilse de asli unsurun yani Devleti kuran halkın aynı halk olması o
Devlet’in tekliğine helal getirmez. Selçukludan Osmanlıya, Osmanlı’ dan Türkiye Cumhuriyetine, Türkiye
Cumhuriyetinden bilmem hangi Türk
Devlet’ine yelken açılır da bunlar bir bütünlük içinde değerlendirilmez. Değişmeyen Milet’tir. Zaaflar nedeniyle, basiretsizlikler nedeniyle
kurulu Devlet’in yıkılacağı gibi onu güçlü ve dimdik ayakta tutmaya matuf
çalışmalar sayesinde yeryüzünün Efendisi Devlet yapma gayreti de aynı mayanın
aynı kanın gereği olmalıdır.
Yani
bu zaman vetiresinde bir tüccar gibi iflas da zenginlik de tıpkı kardeş gibi
her an olabilme riski veya şansı oluşması ne kadar doğalsa, Devlet geleneği,
Devlet kültürü mayasında olan bir Millet’inde gerek Efendi gerekse zelil
durumuna düşmesi tarihin kanunudur. Teşkilatlı yapılardan zaaflar başlayınca
gerileme veya iflas, aynı yapılarda zaaflara yer verilmeden Devlet olma
ilkelerine kurumsal anlamda önem verilirse zengin tüccar örneğinde olduğu gibi
uzun dönem yaşar. Çünkü Devlet denilen unsur da canlı olup bedeni vardır, ruhu
vardır. Doğar, yaşar, büyür ve azametli
bir güç olur. Zamanla inişe geçer iflas eder. Bütün bunlar tarihin kanunudur ve
mimarı İnsan’dır.
İşte
bu duygular doğrultusunda “Enpolitik” Yazarları olarak Saruhanlı sancağı
ziyaret edilmiştir. ‘Ol mailer ki Derya içredürlerde
Derya’yı bilmezler’ diyen Şair Nabi’nin bu deyişinde ifadesini bulan
görünümlere rağmen, kendi nefsim başta olmak üzere misafir olarak gelenlerin
nezdinde bu duyguların hissedilmesi bir vakıadır. Sadaret makamına giden yol
ile Mana Sultanlığın hükümranlığına giden yollara bu şehirde ‘vira bismillah’
denmesi Rabbani bir tasarruf olarak da yorumlanabilir.
Mevlevilik
eğitim ve öğretiminin en güzel örneğinin yaşandığı ‘İnsan-i kemal atın’ olması için çok önemli
kriterlerin uygulandığı, nihai hedef olarak nefsi tezkiye noktasına ulaşıldığı
an da Konya’ ya Hükümdar olarak gönderilen ‘Kamil insanla aynı benzerlik arz
eden ‘Dünyevi hükümranlığın’ nihai kendini gösterme yeri olarak bu belde, bu
yönüyle ne güzel hizmetlere beşiklik etmiştir. Tarih buna şahittir. İşte dünkü
‘Saruhan beyi ve çocuklarının ve hatta torunlarının’ bu anlamda taşıdıkları
bilumum sorumluluklar, bugün itibari ile Selçuk ÖZDAG beyin omuzlarında
görülmektedir. Öyle ya dün en az yedi Şehzade’nin Saruhan sancağında sorumlu ve
meşgul bir şekilde boy göstererek Devlet’in varlığını hissettirmesi bugün
itibari ile Sayın Selçuk ÖZDAG ve diğer Devletlilerin şahsında görünmektedir.
Bu
bir yarıştır, bu bir hizmettir. Demek ki insanın yaşatılması Devletin
yaşatılması demektir. İnsanımız var olduğu müddetçe bir takım görüntüler
değişse de, bir takım sorumluluklar ve sorumlular değişse de Devlet değişik ad
altında yaşatılacaktır. Dün Şehzade Mustafa’nın Saruhan sancağındaki rolü bugün
Selçuk ÖZDAG tarafından sahnelenmektedir. Bir fark vardır; o da, Celal
Bayar’dan sonra Saruhan, Devlet Başkanı çıkaramamaktadır.
Selçuk
Bey bu anlamda şayet ‘Erken öten horozun başı kesilmezse’ ilerisi gelebilir mi bilinmez ama dostlarının
temennisi bunu arzulamaktadır.
Organizasyon
da emeği geçenlerin başında bir Ali ODABAŞI kardeşimiz var ki aman Allah
korusun. Büyük bir sorumluluk bilinci ile serin ve sıcakkanlılığı ile hemen her
misafirin ilgisini ve sevgisini celbeden bu kardeşimize bu vesile ile teşekkür
etmeden geçmeyi noksanlık olarak görürüz.
Durmak
yok, devam....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder