Eğitimde insan (zekâ) israfı
Sıddık
DEMİR
Devlet yönetiminde doğru bir projeyle bile
yanlış yapıla gelen mevcut doğruları söküp atmak bir anda mümkün değildir. Devlet
ve millet hayatında çok önemli maliyetlere sebebiyet veren bir uygulamadan “zararın
neresinde dönülürse kar” anlayışı kendini belli etmeye başlayınca sistemin
palazlanmış dinamikleri hücuma geçerler. Art niyetler aranır; her türlü kulplar
takılır, işi vatan hainliğine kadar götüren bir yığın savunma mekanizmaları
geliştirirler.
Sebep;
“niçin biz düşünemedik” veya “ya saltanatımıza zarar gelirse” kıskançlığı ve
korkusudur.
Hz.Mevlana’nın “Dün dünde kaldı
cancağızım,bugün yeni şeyler söylemek lazım” özdeyişinden hareketle eğitim ile
ilgili, sisteme yönelik bir konuyu ifade etmeyi uzun zamanlar düşünmüşümdür. Şöyle
ki;
Atatürk:“Türk milleti zeki ve çalışkandır”
demektedir. Biz de buna inanıyoruz. Zeki olan insanların iyi eğitilerek
milletin aydınlanmasında öncü rol oynaması kadar tabi olan başka ne olabilir? Toplumlar,
eğitime verdikleri önem kadar milletler ailesi içinde yer alırlar. Eğitimde
kasıt; bir ayağın merkezde, diğerinin dünyayı hatta bütün evreni taraması…Bir
ayağın sabit, öbürünün hareketli olması… Milli karakterliliği ifade eden bir
anlayış…
Yıllardır ileri milletlerin seviyesine ulaşmak
için mücadele etmekteyiz. Edindiğimiz
gerçek veya taklidi gelişmeleri ülkemize manasız ve zevksiz nakletmekteyiz. Bir
milli senteze varan, kendimize ait orijinalliği olan aydınlanmadan mahrum
kalmışız. Türk tipi entellektüellerin yokluğu mahşer-i vicdanda çok büyük rahatsızlık
oluşturmuştur.
Bence bunun nedeni kurumsuzluktur. Toplumun
tamamı eğitilemeyeceğine göre, çok zeki olan gençlerimize bu eğitimi verebilmek
için isminin başında “Milli” kelimesi olan kurumların bir ayağı sabit diğeri
bütün evreni taramayı amaç edinen gençler yetiştirebilmek için yerli yerine
oturan kurumlar oluşturulabilir.
Ülkemizin zeki gençleri iki yolla israf edilmektedir. Sistemin
zorlamasıyla halkın da aynı paralellikte eğilim göstermesi gün geçtikçe
problemi daha da büyütüyor. İşin farkında olan siyasiler yetkili makamlara
gelmişlerdir, velakin mevcut sistemin
hücumuna uğramışlar yada uğramaktan korkmuşlardır. Lise ve dengi okullarda zeki
öğrencilerin tamamına yakını FEN bölümüne yönelmektedir. Mevcut sistemde FEN e
yönelmek fevkalade sosyal itibar getirmektedir. Okumakla ilgisi olmayan veya
vasatın altında bir zekaya sahip gençlerin alan olarak durakları sosyal
bölümlerdir. Aşağılık kompleksi olmayan ileri milletlerde devleti yönetenler
sosyal bilimciler olduğu için bizdekinin tam tersi revaçtadır.
Fen Bilimlerine kaydırılan zeki genç nesil
sosyal bilimsiz yetiştikleri, diğer tarafta bir çok alanda alt yapı
bulamadıkları için ya ülke dışına çıkıyorlar veya içerde teknik alanlarda dar
mekanlarda kendilerinden bekleneni veremiyorlar. Sistem bu gençleri bir noktada
harcıyor.
İşte bu alanda bütün statükoya rağmen mevcut
hükümet ve onun Milli Eğitim Bakanı temelleri sarsacak bir kararla, iğdiş
edilen zeki gençleri sosyal alanlara yönlendirecek adımı “Sosyal Bilimler
Lisesi” adı altında atmış bulunmaktadır. Bu liselerin tasarımcılığı belkide
daha önceki hükümetler tarafında atılmış olsa da hayata geçirilmesi yenidir.
Hükümet programında şimdilik altısı açılmış olup,16 adet okul olduğunu
basında okuyoruz.
FEN Liselerine alternatif olan ve bu alanda büyük bir vatanseverane boşluğu dolduran bir
devrimdir bu. Gelmiş geçmiş milliyetçi onca hükümete ve bakana nasip olmayan
eğitimdeki bu reformist anlayış, bu hükümete bu yönüyle nasip olmuştur.
Sosyal Bilimler Lisesi 2 yılı hazırlık 5
yıl yatılı olarak düşünülmüştür. Bu proje, zombi olma yolunda hızın azaltılması
için yapılan bir frendir. İnşallah bu proje amacına uygun gelişerek milletin hayatında yerini bulur. Aksi
takdirde sosyal bilimlerden yoksun teknik, teknisyenlerle kaplumbağa misali
yolumuza devam ederiz. Unutulmasın ki toplumları kurttan-kuştan koruyan sosyal
bilimcilerdir.
Zeki Türk gençleri için ikinci dalga kıran
olay askerliktir. Lise Fen müfredatına dayanılarak kendi okulları dışında
öğrenci alan bu kurum, öğrenci alımlarında istediği
kriterlerle dikkat çekmektedir. Çok
zeki çocukların askeri okullara alınarak bilinen kalıpta motomot insan olarak
yetişmesi büyük bir potansiyeli bu yönüyle israf etmek demektir. Subay olmak için bazı teknik alanlar hariç
çok zeki olmayı gerektirmez. Vasat zekada bir subayın askeri mantık
muacenesinde kendisine biçilmiş bir görevi, çok zeki bir subaydan daha erken
yerine getireceğine şahsen inanıyorum.
Çok zeki insanlar asker veya fen
alanlarına kaydırıldığı kadar sosyal alanlara, laboratuarlara, kütüphanelere, milli
ve milletler arası arşivlere kaydırılmalıdır. Aksi halde dünya ölçeğinde ne
edebiyat, ne felsefe , ne şair ve nede büyük filozoflar yetişir. Bir milletin
çoraklaşması işte budur.
Bir generalin ifşaatinde de anladığımız
gibi sosyal ilimlerden yoksun yetişen
nesile ihtiyaç duyulduğu zaman, onlarda milleti için şahadet mertebesine ulaşma
bilinci zayıflar. Halbuki askerlik mesleği sorumluluğu gereği ölmek için
vardır. Bu kurumun bile uzun dönem barış içerisinde yaşaması için Sosyal Bilimcilere ihtiyacı
gereğinden fazla olmalıdır.
Emperyalistler; Fen kafalıları kendi
menfaatlerine rahatça kullanabilirler. Onun içindir ki ilişki kurduğu ülkelerin
zeki gençlerinin fen alanlara
yönlendirilmesine katkı sağlarlar. İleri aşamada önce Yüksek Lisans
noktasında beyin göçü, bilahare
tasarımcı teknisyen olarak geldikleri ülkelere gönderilerek bir takım hayatı kararları
dikte ettirirler. Yani kullanılmaya çok müsait metot.
Az gelişmiş ülkeler nedense hep bu metoda
muhatap olmuşlardır. Sosyal Bilimler Liseleri bu anlamda çok büyük bir boşluğu
dolduracaktır. TSK da çok zeki Türk çocuklarını her alanda istihdam etmekten
vazgeçip, kendisini genel liselerin sosyal bilimler mezunlarıyla teknik
liselere tem ellendirmesi gerekir. Ancak bu şekilde eğitimde zeka israfı aşağı
çekilmiş olur. Dolayisiyle insan israfı da....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder